Gürel Yurttaş

Gürel Yurttaş

Koş, Fikret Orman koş!

Zaman çabuk geçiyor! Geçerken zaman hızla; önemli olan iz bırakmak arkanda. 

İz bırakmak derken; kötü değil iyi! 

İyi hatırlanmalı insan! Bir gün konuştukları zaman hakkında övgüyle bahsedilmeli senden. Oturmasını, kalkmasını, konuşmasını bilmeli. Eğer bir görevdeyse arkasında kalıcı eserler bırakmalı.

Ne yalan söyleyeyim; Fikret Orman ilk başkan seçildiğinde şüpheyle bakanlardan biri de bendim.

Belki de Süleyman Seba'dan sonra o koltuğa kimseyi yakıştıramadığımdandı bu. Süleyman Seba'dan bir tane daha olamayacağına göre; onun gibi bir başkanı beklemek boş bir hayaldi.  Biraz da ondan olacak; Fikret Orman'a ilk başkan seçildiğinde "Yıldırım Demirören'den iyidir mutlaka ama nereye kadar, ne yapabilir ki" diye düşündüm kendi kendime...

Öyle ya... Yıldırım Demirören'in bıraktığı kulüpte durum hiç de iyi değildi.

Borç çoktu. Gelir yoktu. Statın tribünleri boştu. 

Bir de 2012-2013 sezonunda UEFA'nın Finansal Fair Play yaptırımı nedeniyle Avrupa kupalarına alınmadı Beşiktaş; bir sezon sonra da şike iddiasıyla evde kaldı yine...

Böyle bir dönemde kaç babayiğit elini taşın altına sokabilir ki... Fikret Orman, arkadaşlarıyla birlikte elini değil, bütün vücudunu soktu taşın altına.

Başkanlığının ilk döemlerinde kulübün dağ gibi olan sorunlarını çözmeye adadı kendini. O krizli anlardan çıkarırken Beşiktaş'ı, stat işine girişti bir de. 

Ve 5. yılda bugün arkasında 1 şampiyonluk var. 2.'sine de koşuyor.

Dünyada kıskanılarak bakılan Vodafone Arena Stadı... Her maç tıklım tıklım doluyor.

Taraflı tarafsız herkesin ortak görüşü... "Türkiye'nin en iyi futbolunu oynayan" takımın başkanlığını yapıyor, bu takımın mimarı olmanın gururunu yaşıyor.

Hepsinden önemlisi... Beşiktaşlılık duruşunun lafla değil, icraatla olacağını gösteriyor.

5 yılda nereden nereye...

Üstelik bunları kırmadan, dökmeden, sabırla yapmak... İşte işin asıl sihiri burada... 

Fikret Orman, asla aceleci davranmadı.

Fikret Orman, ilk sezon gelir gelmiz, "Şampiyon olacağız" gibi bir söz de vermedi.

Fikret Orman, plansız programsız transferlere hiç girişmedi.

Fikret Orman, transfer politikasını da diğer kulüplerin örnek alacağı bir hale getirdi.

Bunları yaparken yavaş yavaş yaptı, atacağı her adımı düşündü, taşındı, hesapladı.

Hızlı giden rakiplerine aldırmadı.

Büyük usta Aziz Nesin'in bir şiirinde dediği gibi; 

"Yüz metrede beni herkes geçer

Dörtyüz metrede pekçokları

Geçer çoğu sekizyüz metrede

Ama ben bırakmam yarışı

 

Beni bin metrede geçersin

Ben yine koşarım

Onbin metrede öndesin

Koşarım ben yine

Yirmi kilometrede geçersin

Hep koşmaktayım

 

Otuz kilometrede

Kırk kilometrede de geçersin

Ben koşuyorum hâlâ

Ama ellinci

Yada altmışıncı kilometrede

Soluğun tükenip bir yerde

Dayanamaz düşersin

Bak koşuyorum hâlâ

Çünkü ben bir yaşam maratoncusuyum."

Evet... Benim gözümde bir maratoncu Fikret Orman, yaşam maratoncusu.

5 yılda bu kadarını yaptı, 10 yılda neler yapacak acaba...

Bir de en önemlisi...

Süleyman Seba'dan sonra kaybolmaya başlayan "Beşiktaşlılık" ruhunu ayağa kaldırdı yine; bakın etrafınıza Beşiktaşlı olanlar başları dik ve gururla geziyor her yerde.

Ne derdi her zaman Süleyman abi; 

"Beşiktaş şampiyon olsun, maç kazansın, kupa kaldırsın diye tutulmaz. Beşiktaşlılık bir değerler manzumesidir. Dürüstlüktür. Ahlaklı olmaktır. İyi insan olmaktır."

Süleyman abiden sonra yeni bir Süleyman abi gelmez elbette ama... Aradaki boşa geçen yıllardan sonra Fikret Orman da kanıtladı kendini 5 yılda. Koltuğunda senin de takdir edeceğin biri var artık; onun için rahat uyu Süleyman abi... Beşiktaş tam istediğin gibi şimdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar