Hayri Cem
Dur demenin zamanı geçiyor
Beşiktaş 12 maçın 6’sında galibiyet, 4’ünde mağlubiyet ve 2’sinde beraberlik alarak şampiyonluk şansını zora soktu.
Hiç lafı uzatmadan kaybolan toplam 16 puanın nedenlerini kendimize soralım:
1) HAKEMLER
Birincil faktör elbette hakemler. Adil bir lig olsa Beşiktaş şimdi açık ara lider olurdu? Hakemler istediği maçları istedikleri skorla bitirebiliyorlar. Galatasaray maçında Aydınus’un kafasında maçı berabere bitirmek vardı. Aksi takdirde o penaltıyı çalmazdı. Ersin penaltıyı kurtarmasa maç onun istediği gibi biterdi.
Futbol endüstrisinde büyük paralar dönüyor:
- Kulüplerin şampiyonluktan elde edeceği gelirler,
- Yayıncının reklam ve sponsorluk gelirleri,
- Daha da önemlisi bahis için dönen para.
Lafı döndürmeye gerek yok; ben yurtdışında çok başarılı maçlar yöneten hakemlerin Türkiye’de yönettiği maçlarda yaptığı hataları görünce, bu hataların hiç de masum olmadıklarını düşünüyorum. O kadar bariz ayak oyunları yapıyorlar ki bu kararlar için basit birer hakem hatası diyemiyoruz.
Peki hakemler bu ayak oyunlarını kendi tuttukları takımların aşkı ile mi yapıyorlar? Ya da Sırf Beşiktaş’a düşman oldukları için mi yapıyorlar?
İkisi de değil. Renk aşkı bu adamlara bu kadar risk aldırmaz. Belli ki arkalarındaki güç onlara, ‘yürü koçum’ diyor.
2) FUTBOLCULARIN FORM DURUMU
Beşiktaş’ın rakipleri artık Beşiktaş’ın oynayacağı oyunu çözmüş durumda. Maç öncesi röportajlarda tüm teknik direktörler, Beşiktaş’ın ilk 20 dakika pres yapacağını ve bu baskıyı atlatmak için gerekli önlemleri aldıklarını söylüyorlar.
Rakipler Beşiktaşlı oyuncuların fizik kondisyonlarının 70.dakikadan sonra düşeceğini de biliyorlar. Bu yüzden de ikinci yarının ortasından sonra 3-4 oyuncuyu aynı anda değiştirip, bu zinde oyuncularla Beşiktaş’ın gardını düşürüyorlar. Sergen Hoca ise değişiklik yapmakta genel olarak geç kalıyor.
Futbolcuların form düşüklüğünün birinci nedeni sezon öncesi kampı geç yapmaları ve yeterince hazırlık maçı yapmamalarıdır. Bunun sorumluları Beşiktaş Başkanı ve Sergen Yalçın’ın gereksiz yere sözleşme işini uzatmaları, Sergen Yalçın’ın da kampı geç başlatmasıdır.
3) SAKATLIKLAR
Hem geçen sezon hem de bu sezon Beşiktaş en çok sakatlıklardan çekti. Bu sezon başında yaşanılan sakatlıkların nedeni, İnönü stadyumunun bozuk zemini olduğu düşünülüyordu. Saha düzelmesine rağmen sakatlıkların devam etmesi düşündürücü. O zaman en önemli nedenin futbolculara yaptırılan antreman ve fizik kondisyon çalışmaları olduğu aklımıza geliyor.
Takımın fiziksel performans antrenörü Stefano Marrone çok uzun yıllardır Türkiye’de yaşıyor. Benim de yöneticilik yaptığım 2001 yılında Beşiktaş’a gelmişti. 2001-2021 arasında 4 yıl çalışmamış geri kalan 16 yılda ise tam 10 takım değiştirmiş.
Marrone’yi tanıyan birkaç kondisyoner ile konuştum. Ortak görüşleri Marrone’nin güncel olmayan yöntemlerle takımları çalıştırdığı, yaptığı zamansız ve ağır yüklemeler yüzünden sakatlıkların yaşandığı yönünde.
Ben bu işin uzmanı değilim, bir değerlendirme yapmam mümkün değil. Ancak yönetimdeki arkadaşların bu iddiayı araştırmalarında yarar olduğuna inanıyorum.
4) SERGEN YALÇIN’DAKİ MOTİVASYON KAYBI
Sergen Yalçın geçtiğimiz sezon gösterdiği performansı ve konsantrasyonu bu sezona yansıtamadı. Hakemlerin ve TFF içindeki lobilerin maç sonuçlarına bu kadar çok etki etmesinden yılmış gözüküyor. Haksız da değil. Çalışmalarının meyvesinin verilmeyeceğini bilmek herkesi demotive eder.
Rakiplerimizin neredeyse tamamı Sergen Yalçın’ın taktik anlayışını kavradılar. Maç önü röportajlarda, ‘Beşiktaş’ın ilk 20 dakika güçlü bir baskı yapacağını biliyoruz’ diyorlar. Ayrıca takımın son 20 dakikada tükeneceğini de biliyor ve ona göre oynuyorlar.
Sergen Yalçın bu faktörleri göz önüne alarak daha değişik şeyler denemeli. Örneğin ikinci yarının sonlarına doğru yaptığı değişiklikleri daha erkene alıp, takımın dinamizmini sürdürmelidir. Maçların sadece generallerle kazanılmadığını en iyi Sergen Yalçın bilir. General ve askerler arasında bir denge kurmak zorundadır.
Sergen Yalçın şampiyonluğun halen kaçmadığına inanmalı ve tekrar takımını savaşır hale getirmelidir. Şampiyonluğu kaybedeceksek de savaşarak kaybedelim.
5) BAŞKAN ve YÖNETİM KURULU
Yapılan haksızlıklar karşısında Başkan ve yönetim kurulunun tepki göstermesi gerekir. Kulübün CEO’sunun hakemlere tepki göstermesi muhatapları tarafından ciddiye alınmaz. Sonuçta CEO da maaşlı bir memurdur. Beşiktaş camiasını Başkan ve yönetim kurulu üyeleri temsil eder.
Başkanın sürekli demeç verip, tehdit etmesi de doğru değildir. Bu işleri iletişimden sorumlu yönetim kurulu üyesi yapar. Ama kulüp websitesinden Yönetim Kurulu görev dağılımına baktığınızda bu görevi yapan bir üye olmadığını görürsünüz. Başkan bu eksikliği ya görmüyor ya da başka bir düşünce ile bu pozisyonu yok etmiş.
Başkan ve yönetim kurulu üyeleri, ‘suskunluğumuza bakmayın, biz gerekli yerlerle gerekli temasları yürütüyoruz’ algısını yaratmaya çalışıyorlar. Ama tüm bu girişimlerinize rağmen halen hakemler üstünüze geliyor ve siz lobilerle mücadele edemiyorsanız yönetim becerileriniz yeniden değerlendirilir.
Bir yöneticinin Trabzonspor maçından sonra verdiği demeçler son derece talihsiz olmuş:
“Ama artık bu hakemlerle yapacak bir şey yok. Bunu kabullenmek zorundayız, elimizdeki malzeme bu. Beşiktaş'a karşı bu sene maalesef organize bir karşılık var. Organize bir ekip var” diye bir demeç verirseniz yenilgiyi kabul etmiş izlenimi yaratırsınız.
Bu demeci dinleyen hakemler, ‘Bizimle uğraşamayacaklarını kabul ettiler. Artık daha rahat hareket edebiliriz’ diye düşünmezler mi?
Son söz; gerektiğinde masaya yumruğumuzu vururuz diyorsanız ve hakemler Beşiktaş’ı doğramaya devam ediyorsa, çektiğiniz resti görmüşler demektir. O zaman da gerçekten yumruğunuzu vurun masaya.