''En çok canı yanan Beşiktaş!''

''En çok canı yanan Beşiktaş!''

Milliyet gazetesi yazarı Bilal Meşe, bugünkü yazısında Beşiktaş'ı konu edinmiş.

İşte Bilal Meşe'nin Milliyet gazetesindeki yazısından önemli bölümler:

(...) Bizler, bazı renklere gönül versek, gazeteciyiz, taraf olamayız. Yorumlarımızda asla ‘forma’ yoktur, ‘doğrular’ vardır. Örnek, Beşiktaş - Trabzonspor maçı... Hakem Metin Kalkavan... Ne dedik, Quaresma’nın atılması gerekirdi, Kalkavan atamadı! Ne dedik, Atiba’nın hareketi penaltıydı, Kalkavan pozisyonu süzemedi! Evet, Kalkavan kötü yönetimiyle skor tabelasını etkilemiştir. Tüm bu olumsuzlukları karşın Mete Kalkavan’ın kötü niyetli olduğunu bize asla kimse söyleyemez. FIFA kokartını boşuna takmadı. İyi hakem olduğunu, hak ettiğini biliyoruz. Ancak, bildiğimiz bir gerçek var ki, o da hakeminde insan olduğunu ve hatalar yapabileceğidir. Dünyada hakem hatası olmayan bir ligi gösterebilir misiniz? Nasıl ki, futbolcular form düşüklüğü gösterebiliyorsa, hakemlerin de zaman zaman konsantre eksikliğine yenik düştüğünü görebiliyoruz. Doğaldır, tüm mesele ortada kötü niyet olmasın.

Gelelim asıl konumuza... Galatasaray Sportif AŞ Yöneticisi Levent Nazifoğlu’nun medyaya yansıyan söylemlerine... Ne diyor Nazifoğlu: “Hakem koruması altındaki Beşiktaş ile aramızdaki puan farkı dört.” İşte burada duracaksınız! Ne demek hakem koruması altındaki Beşiktaş. Neredeyse 43 yıldır Beşiktaş’ı izlerim, hakem hatalarından onların çektiğini bir biz biliriz, bir de Allah...

Yıl 1986, 21 Eylül... Ankaragücü - Beşiktaş maçı... Orta hakem Ahmet Akçay... Maç 1-0 Ankaragücü’nün galibiyetiyle noktalandı... Golü kim mi attı? Orta hakem Ahmet Akçay! Bilerek mi yaptı, elbette hayır. Dememiz o ki, ortada hakem hatası varsa, bunlardan en çok canı yanan Beşiktaş’tır arkadaş.

Sayın Levent Nazifoğlu... Sorumluluklarınız var. Öyle kalkıp, yan yollara sapmanın ne anlamı var Allah aşkına! Ne oldu, fitili ateşlediniz, ortalık bir anda yangın yerine döndü, karşılıklı açıklamalar gırla gidiyor! Sporun dostluk ve barış köprüsü olduğunu asla unutmayalım. (...)