Eski MHK Başkanı Ufuk Özerten: "Yabancı hakem çözüm değil! Alım-satım daha kolay olur"

Eski MHK Başkanı Ufuk Özerten: "Yabancı hakem çözüm değil! Alım-satım daha kolay olur"

Eski MHK Başkanı Ufuk Özerten, hakemlerden, başkanlara, futbol sisteminden geçmişte yaşananlara kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.

Ajans Beşiktaş - Onu 2005 yılında  Levent Bıçakcı'nın Futbol Federasyonu Başkanlığı'nı üstlendiği dönemde Merkez Hakem Kurulu (MHK) Başkanlığı görevine seçilmesiyle tanıdık. Ardından Yıldırım Demirören'in başkanlık yaptığı Futbol Federasyonu'nda 1. Başkanvekili ve İcra Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. O dönemki icraatiyle tanınan ve takip edilen bir isim haline gelen Ufuk Özerten, Ajansspor'un "Maskesiz Söyleşiler" köşesine konuk oldu.

"KULİS YAPMADAN MHK BAŞKANI OLDUM"

- 1990’lı yıllarda Futbol Federasyonu’nun çeşitli kademelerinde bulundunuz. Ardından Gençlerbirliği’nde yöneticilik yaptınız. Türk futbolseverler ise sizi 2005’te MHK Başkanı olarak tanıdı. Daha önce hiç hakemlik yapmamanıza rağmen böyle bir göreve getirilmeniz o dönem çok konuşulmuştu.

Sen beni şimdi çok eskiye götürdün ya…2005’te MHK Başkanı oldum. Asıl mesleğim makine mühendisliği. Herhalde Türkiye’de hiç kulis yapmadan MHK Başkanı olan ilk kişi benim. İlk basın toplantısında medya mensuplarından biri senin sorduğun bu soruyu yöneltti. Dedi ki; ’Siz hiç hakemlik yapmadınız. ‘ O zaman şu cevabı verdim; ’Bak kardeşim dünyanın en ünlü kadın doğum mütehassısları erkeklerdir. Doğum yapmamışlardır.’ Yani bu iş yönetim biçimidir, kalite işidir. Allah rahmet eylesin Halim Çorbalı…Uzun süre hem TFF Başkanlığı hem de MHK Başkanlığı yaptı. Onun da hiç hakemliği yoktur. Gelelim Şenes Erzik’e…Hakemliği var mı?

"ŞENES ERZİK DE HAKEM DEĞİLDİ"

-Hayır yok…

Ama Şenes Erzik, FİFA Hakem Kurulu yardımcısıydı. UEFA Hakem Kurulu’nda görev yaptı. Aynı şekilde Zekeriya Alp’in hakemliği yoktu. Bugün Türk hakemliğinde konuşulan Ufuk Özerten ve Zekeriya Alp’in dönemidir. Hiç kimse bu iki isim hakkında olumsuz bir şey söyleyemez.

FERHAT GÜNDOĞDU KİM?

-Yeni göreve getirilen MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu ismi sizce doğru tercih mi?

Kendisini tanımıyorum. Adını duymamıştım. Bu nedenle yorum yapamam.

"ADAYLAR ARASINDA BEN DE VARDIM"

-Adaylar arasında sizin de adınız geçti. TFF'den sizinle temasta bulunan oldu mu mu?

Evet adım geçiyordu. TFF'den arayan oldu ama neticede başka biri MHK Başkanı oldu.

"OĞUZ SARVAN'I ÖNERİRDİM"

-Size danışsalardı kimi MHK Başkanı olması için tavsiyede bulunurdunuz?

Mesela Oğuz Sarvan'ın adını söylerdim. Bu işin içinden gelen, vizyonu olan, bilgi ve tecrübeli bir isim.

"SERDAR TATLI'YI RAHAT BIRAKMADILAR"

-Görevden alınan eski MHK Başkanı Serdar Tatlı başarısız mıydı?

Bence Serdar bu işi iyi götürdü. Ama rahat bırakmadılar ki! Türkiye'de bu işler zor. Her dönemde...Bak ben 2005'te MHK Başkanlığı yaptım. O dönem bir söylemde bulundum. Dedim ki; hakemlerin en büyük problemi beyinleri ile yürekleri arasındaki hattadır. Siz medya olarak bunu çarpıttınız. ‘Ufuk Özerten hakemlere beyinsiz’ dedi diye yorumladınız. Halbuki ben öyle bir tabirde bulunmadım. Öyle bir kastım da yoktu. Çünkü ben şunu iyi biliyorum; çok zeki olan insanlar hakem olabilir. Ama beyinle yürekle arasındaki hat çok özeldir. Göz görür, beyin algılar fakat yürek bayrağı kaldırtmaz veya düdüğü üfletmez. 2005'te bunu söyledim. Şimdi sene 2021. Yine aynı sıkıntılar var. Hakemler yüreklendirmek lazım.

"SORUNUN NASIL ÇÖZÜLECEĞİNİ SÖYLEYEN YOK"

-Sıkıntı nerede peki? Hakem camiasını karşı bir ön yargı mı var?

Bence bu sıkıntı yüzde yüz hakemlerden kaynaklı bir hata değil. Bu hakemlerin ve futbolun yönetiminden kaynaklı bir sorun. Federasyondan tutun da kulüplere kadar inen bir sıkıntı. Deniyor ki; sistem değişecek, şu yapılacak bu yapılacak...Gerçi ne yapılacağı pek söylenmiyor da. Herkesin ağzında bir sistem lafı var.

"BİR SİSTEMDEN BESLENENLER O SİSTEMİ DEĞİŞTİREMEZ"

-En son Galatasaray Başkanı Burak Elmas da bu bahsettiğiniz 'sistem'den söz etmişti.

Ben sana şöyle bir şey söyleyeyim; bir sistemden beslenenler o sistemi değiştiremezler. Yani futbolda hakemlik olayı sigara dumanı gibi herkes tüttüğünü görüyor. Söylüyorsunuz bak burada böyle bir duman var. Tut getir diyorlar. Ya bu duman gelmiyor işte, görüyorsun. Sen buna göre tedbir alacaksın. Hakemi yöneten adam, eğilirse hakem yerlere düşer. Hakemi yönetenler dik durursa hakem de sahada dik durur. Hakeme yönetim adil davranırsa hakem de sahada adil davranmaya mecburdur. Fakat bunlar hep göreceli kavramlar. Bunları herkes menfaatine, işine geldiği şekilde oradan buradan çekerler. Onun için de hep bağırırız. Çünkü taraftar korkusu vardır yönetimlerde. Taraftar önce hakemin aleyhine tezahürat yapar, sonra antrenörü kovalar, sıra yönetime gelir. Başkanlar, taraftarın 'yönetim istifa' moduna girmesinden korkarlar. Onun için yapılan hataların, abuk sabuk işlerin faturası en kolay hakemlere kesilir. Niye ? Bunlar sahada 3 kişiler. Sonra 4 oldular. Şimdi 6-7 neyse. VAR'ı ile AVAR'ı ile...Sahada en az olanlar, arkasında hiç kimsesi olmayanlar hakemlerdir. Onun için hep 'vurun abalı'ya olur.

"HAKEMLER GEREKLİ EĞİTİMİ ALAMADI"

-Sizin dönemizdeki hakemlerle şu anki hakemler arasında kalite farkı var mı?

Ben federasyonda görev yaptığım sürece 5. ve 6.hakem olayına çok direndim. Yaptırmadım. Neden? Çünkü orta hakemler yardım almaya alışmıştır. Onlar yardım etmeyi pek bilmezler. Onları çizgilere koyduğunuz zaman yardım alamazlar. Bu yüzden iyi bir eğitim almaları gerekiyor. O eğitimi almadılar ve çizgi hakemliği de bitti.

"MAAŞLAR ARTTI HATALAR AZALMADI"

-VAR sistemine rağmen tartışmalar da arttı. Sizin yorumunuz nedir?

Şimdi tahmin ediyorum VAR'da da aynı olay oldu. VAR sistemi hâlâ herkes tarafından anlaşılabilmiş, anlatılabilmiş değil. VAR'a ne zaman gidilir, ne zaman gidilmez; VAR'da ne olması lazım bunlar tam eğitilmeden işe başlandı. 'Göç yolda düzülür' diye başlandı ama göç yolda düzelemedi. Ortaya böyle bir tablo çıktı. Bana sorarsan ben futbolda insan unsurunun hâkim olmasını istiyorum. Yani bir zamanlar deniyordu ki hakemler; az paraya çalışıyor...Şimdi hakemlerin parası arttı. Gerçi aşağıdaki hakemlerin maaşı artmadı, yukarıdakilerin arttı. Hatalar azaldı mı? Hatalar da arttı. Demek ki bu işin problemi para değil.

"UCUZ EĞİTMENLERLE NE FUTBOLCU NE HAKEM YETİŞİR"

-Sizce sorun nerede peki?

Futbol birbirinin tamamlayıcısıdır. Hani eskilerin tabiriyle mütemmim cüzüdür. Futbolda nasıl alt yapı önemliyse hakemlikte de altyapı önemli. Ama bizim futboldaki alt yapıyı biliyorsunuz. Bizde en niteliksiz, en ucuz antrenör en ufak yaş grubunun başında olur. Onun için neticede dağ fare doğurur. En kaliteli, en nitelikli antrenör en küçük yaş grubunun başında olmalı. Hatta ailelerini de eğitebilmeli. Hakemlikte de bu böyle. Hakem aşağıdan yukarıdaki havuza temiz damlalar halinde damlamalı ki yukarıdaki havuz da berrak ve pırıl pırıl olsun. Hakem aşağıdan bir sürü dalavere ile geliyor. Hakem aşağıdan iyi yetişmiyor ki!

"HAKEMLİK MESLEK DEĞİL PRESTİJ UNSURU OLMALI"

-Hakemlerin iyi yetişmesi için ne yapmak gerek?

2005'te İl Hakem Kurullarını profesyonel yapmayı Futbol Federasyonu'na önerdim. O zamanki başkan Levent Bıçakcı idi. Bu tavsiyeme sıcak bakılmıştı. Fakat o federasyonun ömrü bu işe yetmedi. Dediğim gibi hakemlikte de bir insan kaynakları departmanı olması lazım. Hakem kimdir, neyin nesi, neyin fesidir? Bunların iyi bilinmesi lazım. Şimdi bakın genelde hakemler işinde gücünde insanlar olarak lanse edilir. Ama birçoğu BESYÖ (Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu) öğrencisi veya BESYÖ mezunudur. Çoğunun ataması bile yapılmamıştır. Veyahut usulen birinin yanında çalışıyor gibi gözükürler. Ana gelirleri hakemliktir. Bence hakemin ana geliri hakemlik olmamalı. Başka bir mesleği de olmalı. Onun yanında hakemliği yapmalı. Çünkü hakemlikte yaş sınırı 45. Hakemliğe 18 yaşında başladığınızı düşünün 45 yaşından sonra hakemliğiniz bitiyor. Hadi yarın öbür gün çıktı 50'ye...Türkiye'de emeklilik yaşı 65. Yani hakemlik bir geçimlik kaynağı değil; hakemlik bir prestij unsuru olmalıdır. Eskiden hakemlere bakarsanız onların birçoğu meslek sahibi idi. Ama onlar çeşitli nedenlerden dolayı hakemlikten uzaklaştırıldı. Mesela hakemlik yapan subaylar astsubaylar vardı.

"KELLE KOLTUKTA MAÇ YÖNETTİLER"

-Evet, rahmetli Bülent Yavuz ve Erol Ersoy vardı asker kökenliydi...

Onlar çok kahır çektiler. O dönem ülkenin jeopolitik durumu nedeniyle hiç kimsenin bir yerden bir yere gidemediği dönemlerde onlar kelle koltukta maç yönetti.

BABADAN OĞULA HAKEMLİK OLUR MU?

-Bir de yıllardır hakem camiasında babadan oğula veya akrabalık ilişkisinin olduğu söylenir. Serdar Çakır-Cüneyt Çakır ve Talat Tokat-Metin Tokat da olduğu gibi... Bu durum sizce normal mi?

Şimdi bak ne güzel iki tane isim verdin...Talat Tokat-Metin Tokat...Babasını da tanırım oğlunu da tanırım. Serdar Çakır-Cüneyt Çakır...Bunların ikisine tanırım. (Gülerek). Cüneyt'i FİFA hakemi yapan benim. Hatta Yunus Yıldırım, Fırat Aydınus onlar benim dönemimde FİFA oldular. Kimse bunu hatırlamaz ama onlar bilirler ne güçlüklerle onları FİFA yaptığımı...O ayrı bir ders ve tez konusudur. Şimdi babadan oğula doktor olan var, mühendis olan var, babadan oğula avukat olan var...Böyle meslekleri geliştirmek mümkün. Hatta babadan oğula hakem olmak bir yerde hak gibi de olabilir. Yani daha küçük yaşlarda hakemlik çocuğun içine doğuyor. Anasının karnında iken düdük sesi ile büyüyor. Öyle hakemler de var. Ayrıca insanların meslek seçimi de bir anayasal hak. Bence kendi bir takım beceriksizliklerimizin, dirayetsizliklerimizin  hatta ve hatta etik dışı işlerimizin vebalini hakemlerden çıkarmaya uğraşıyoruz. Sistem bence orada devreye giriyor. Ama ahlaklı, iyi niyetli, kültürlü insanların oluşturduğu sistemlerde bu tür babadan oğula problemler olmaz. Hakemler aşağıdan kaliteli şekilde gelemiyorlar ki.

"AMBULANS VAR MI DEDİM HAKEM YERE YIĞILDI"

-Bu konuda kimlere görev düşüyor?

İl Hakem Kurulları, böyle ucundan tutarak işe lalettayin (gelişigüzel) baktıkları için bu işler bu şekilde geliyor. 2005 yılında MHK Başkanlığı dönemimde Ankara'da seçmeler yaptık. Hiç unutmam. Biz MHK üyeleri 19 Mayıs Stadı'nda protokol tribününde oturuyoruz. Hakemler bir takım testlerden geçiyordu ve sonrasında koşuları başladı. Ya bir tane adam koşuyor. Sordum bu hakem kimin bölgesinden diye. İsmi lazım değil. Benim başkanım dedi. Ya dedim bu hakem mi? Evet hakem. Ya bu adam sahada ölebilir, fizyonomisi de koşu tarzı da hakemliğe uygun değil. Buraya nasıl geldi dedim. Arkasından ambulans var mı diye sordum. 2-3 dakika sonra adam sahada yığıldı kaldı. Yani böyle biri MHK'nin önüne gelmemeli. MHK üyesi de, onu getiren Bölge Sorumlusu da, İl Hakem Sorumlusu da bundan hicap duymalı. Utanmalı...Bunun hesabını vermeli. Hiçbir meslekte hedefler ölçülebilir olmazsa neticeler sağlıklı olmaz. Hakemlikte bir ölçü ve insan kaynakları sistemini getirmek lazım. Yani bir hakemin cemâziyelevvelini de ahirini de bilmeniz durumundasınız. Ailesini, yetişme tarzını, tahsilini, işini gücünü her şeyini takip etmek zorundasınız. Ona göre bu işi yapmalısınız. Yalan yanlış yapıp ondan sonra sıkıştıkça sistem...! Ya yapmayın ya...! Ayıp oluyor, insanların aklıyla alay etmek oluyor.

"KULÜP BAŞKANLARI BAŞKA BİR MAÇI MI İZLİYOR?"

-Kulüp başkanlarının hakem hatalarını abarttığını mı söylüyorsunuz?

Evet...Aynı maçı ben de seyrediyorum, kulüp başkanı da seyrediyor. Bakıyorum hakem ufak tefek hatalarla maçı yönetmiş. Bu tür hatalar dünyanın her yerinde yaşanıyor. Önemli olan kasti yanlış yapmamasıdır. Bunların önünü de etik değerleri hakemlere vererek geçebilirsiniz. Eeee..Hakem bizi ince ince doğradı! Hakem sahada bir kıyma makinasıydı adeta. Sanki benle o ayrı maçı seyrettik. O niye öyle konuşuyor? Kendi taraftarının ve futbolcusunu arkasında durmuş olmak için. İnsanların bunları yapmaktan vazgeçmeleri lazım. Başka türlü bu işler yoluna girmez.

"HİÇBİR HAKEM TEK BAŞINA SUÇ İŞLEYEMEZ"

-Yanlış yapan hakem yok mu peki?

Var tabii…Yanlış yapan hakemin en sert şekilde cezalandırılmasını da sağlamanız lazım. Bakın hiçbir hakem tek başına suç işleyemez. Derler ya; hakem maç sattı! Kim aldı? Alan ortada yok. Satan hakem ortada. Bunu mahkemeye götürsen mahkeme bunda karar veremez. Bak sana bir anekdot anlatayım. Gerçek bir hayat hikâyesi. Allah rahmet eylesin Hasan Doğan, seçime giriyordu. Bana dedi ki; ‘Seni yönetime almayacağım. MHK Başkanı yapacağım.’ Başkan sağol. Beni alacaksan yönetime al dedim. Ve beni yönetimine aldı. Hatırlarsınız bazı hakemlerin kellesi atıldı bir tarafa. Hakemlikle ilişkileri kesildi. Bir gün Hasan Doğan ile baş başa oturuyoruz. Dedim ki, ‘Başkan beni iyi ki MHK Başkanı yapmamışsın.’ Niye dedi. Ya dedim eğer beni MHK Başkanı yapsaydın bu hakemlerin kafa kopartma operasyonunu yapamazdınız. Neden diye sordu? Dedim ki başkan, az önce anlattığımı söyledim. Hiçbir hakem tek başına suç işlemez. O hakemler eğer maç alıp satıyorsa muhakkak karşılarında biri var. Onları da ortaya çıkartacaksın. Sen bana karşıdaki kelleyi vermeden ben de sana kelle vermezdim dedim. Haksız mıyım? Hakem deli mi ya? Durduk yerde niye maç satsın?

MHK'NIN İÇİNDE ÇETE Mİ VAR?

-Geçtiğimiz hafta Kulüpler Birliği, ligin devre arasına kadar hakemler hakkında yorum yapmama kararı aldı. Fakat bir hafta geçmeden Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, MHK için ‘çete ve şeytani düzen' ifadelerini kullandı. Sizin yorumunuz nedir?

Ne diyeyim Allah ıslah etsin. (Gülerek)

"AVRUPA'DA ASLAN GİBİLER"

-MHK içinde var mı böyle bir çete?

Valla varsa ortaya çıkarsınlar. Zor bir iş değil ki! Hakem sahaya beyni rahat olarak çıkarsa futbol hakemliği zor bir iş değil. Bunun örneği şu; bizim FİFA kokartlı hakemlerimiz için hep söylenir. Bunlar yurt dışında aslan- kaplan, yurt içine gelince iyi maç yönetemiyorlar. UEFA ve FİFA’da hakem seçerken adamın gözünün yaşına bakmazlar. Sahadaki performansına göre değerlendirirler ve ona göre maç verirler. Veya ona göre hakemlikten uzaklaştırırlar. İş benim dediğime geliyor. Hakemlerimiz yurt dışında maç yönetirken kafaları gayet rahat çıkıyor sahaya. Ama içerde öyle değil ki. Bin türlü tilki kuyrukları düğümlenmiş bir vaziyette sahaya çıkıyor çocuklar.

'BANA BU MAÇI NEDEN VERDİLER?' DEMEMELİ

-Avrupa’da iyi maç yönetenler neden Türkiye’deki maçlarda zorlanıyorlar?

Çünkü senelerdir aynı şeyleri görmüşler. Eminim daha hakeme ,’Oğlum sen bu hafta şu maça gideceksin.’ dendiği zaman hakem şunu düşünür; ‘Bu maçı bana niye verdiler? Ben bu A Takımı’nın bir sene önce şöyle bir maçını yönettim. Bir şey olmuştu. Bu B Takımı’ndan da şöyle bir olay olmuştu. ‘ diye. Yani bunun gibi bir çok şeyleri düşünerek sahaya çıkarlar. Ve bilinçaltı, 90 dakikalık süre zarfında insanlara bir takım hataları yaptırır. Bunların önüne geçmek lazım. Bunlar zor şeyler değil. Bakın Türkiye’de neler yetişiyor? İğne deliğinden uçak geçirip bombalar yerleştiren pilotlar yetişiyor. Bunlar Türk çocukları. Hakemler de bizim çocuklarımız. Belki de bir kısımları sınıf arkadaşı. Aynı yerlerden gelip geçtiler. Ama bunların eğitimi önemli. Bu eğitim de herkesin ağzında bir sakızdır. Ya futbol kuralları en basit kuralları olan spor dalıdır. Mesela beyzbolun veya Amerikan futbolu gibi sporların nerdeyse ansiklopedi tarzında kuralları vardır. Futbolun kaç tane kuralı var? Futbolda sportif eğitimin yanında mental eğitim de çok önemlidir. Mental olarak bir hakemi sahaya rahat çıkartacaksınız. Hakem arkasında olan başta MHK’si, sonra federasyonuna güven duyacak. Bunlar düzgün adamlar, benim hakkımı yedirmezler. Ben de karşıdaki takımların hakkını yediremem. Kul hakkına giremem diyecek.

"HAKEMLERİN GÜNAHI TAŞ ÇATLASA YÜZDE 20"

-Yüzdelik bir oran verecek olursanız hakemlerin kabahati ne kadar?

Günahı sevabı şöyle bir yüzde verirsem, günahların taş çatlasın yüzde 20’si hakemlerdedir. Geri kalanını diğer arkadaşlar aralarında bölüşsün. Onlar bu işte kimin ne kadar günahkar olduğunu iyi biliyorlar. Ama dediğim gibi hep bu sistemden beslenenlerle bu sistem değiştirilmeye çalışılıyor. Olmuyor..! Olmaz da. Bak ben kaç tane bakan gördüm. Kulüpler kanunu yapılacaktı. Hatta bazıları ile tatsızlık yaşadım. Dedim ki çıkartamazsınız bu kanunu. Neticede çıkmadı. Hâlâ da çıkmış değil. Hiçbir iş adamı, hiçbir aklı başında bir adam ulaşamayacağını bildiği hedef için para harcamaz. Öyle mi? Ama futbolda bunun tersi var ya...!

"KULÜPLERİN KASASI DOLDU, BORÇLARI ARTTI"

-Bu konuyu biraz açar mısınız?

1992’de Şenes Erzik başkanlığında Futbol Federasyonu özerkleştiğinde ben de yönetimdeydim. 1994-95’te havuzu yaptık. Orada bizim emeğimiz çoktur. Başta Şenes Erzik olmak üzere…Kulüplerin gelirleri 10 kat artmıştır. Geliriniz artarsa refahınızın ve kalitenizin de artması lazım değil mi? Kulüplerin gelirlerinin artmasının yanında borçları bin misli arttı. Bu kaçağın sebebini herkes bilir ama kimse telaffuz edemez. Niye etmezler? Dünyanın, Avrupa'nın altıncı büyük futbol ekonomisi bizim diye övünüyorsun ama borçlara bak.

"ULAŞAMAYACAĞINIZ HEDEFLERE BU KADAR PARA HARCANMAZ"

-Son yıllarda kulüpler bazında futbolda da bir başarı yok ortada. Bunun sebebi nedir?

En son 2000 yılında Galatasaray’ın UEFA Kupası dışında birkaç yarı final, çeyrek final başarımız var. Başka ne başarımız var? Harcamalar hep ona göre ama…Yani bir problem çözülmek isteniyorsa; öncelikle ehli insanlar tarafından bu problemin çözülmesi istenecek. O ehlilerde teşhisi de tedaviyi de doğru yapacaklar. Yoksa yalap şalap, saldım çayıra mevlam kayıra diye bu işe bakarsınız senelerdir aynı şekilde ağlar durursunuz. Yazık günah ya! Ulaşamayacağınız hedefler için dünyanın parasını harcıyorsunuz. Günah bu paraya ya! Bizim yurt dışında yaklaşık 3 milyon insanımız yaşıyor. Bunların içinden bir çok dünya çapında futbolcu ve sporcu çıkıyor. Ya Türkiye’de nüfus gelmiş 85 milyona çıkmıyor. Neden? Bir de Avrupa’nın en genç ülkesiyiz diye övünüyoruz ya… Bu kadar genç varken bunları yetiştiremeyen sistemde bir kabahat var. Asıl o sistemi değiştir. Evvela altyapı değişmeli. Çok güzel statlar yapıldı Türkiye’de. Ama o statlarda spor yapacak insanların gelişebileceği alanlar hazırlamak lazım.

"SEN MİSİN F.BAHÇE-G.SARAY DERBİSİNE İSMET ARZUMAN'I VEREN!"

-Sizin MHK Başkanlığı döneminizde TFF 'den veya kulüplerden atamalarla veya hakemlerle ilgili telkinlerde bulunuldu mu? Özellikle derbi maçları için…

Şimdi buna cevap vereceğim. Sen diyeceksin ki Allah Allah nasıl yani…Bana hiç kimse müdahale etmedi. Sadece şöyle bir olay yaşanmıştı. Bunu anlatmak sana nasip oldu. Bir Fenerbahçe-Galatasaray maçında problem yaşandı. İstanbul’dan Ankara’ya gelmiştim. Hastaneden annemi taburcu edecektim. O sırada telefonum çaldı. Levent Başkan arıyor.; ‘Yaa bütün Galatasaray camiası ayağa kalkmış. Sen bu maça İsmet Arzuman’ı nasıl verirsin?’ Ne var ki bunda dedim. ‘İşte hakemlik kariyerinin sonuna gelmiş, bilmem ne olmuş, şu olmuş…’ Dedim ki ‘İsmet’in son zamanı değil. Ama ben size daha detaylı bir dönüş yapacağım. Şu an annemi hastaneden taburcu ediyorum.’ Sonrasında İsmet’in durumunu araştırdık. İsmet’in daha 3-4 senesi daha var. Ben de durumu Levent Başkan'a ilettim. ‘Valla ben bilmem, bu işi çöz’ dedi. Onun peşinden rahmetli Hasan Doğan aradı. O zaman kendisi başkanvekili idi.

'BUNDAN SONRA LEVENT BIÇAKCI VE HASAN DOĞAN HAKEMLERİ ATASIN'

-Levent Bıçakcı'nın tepkisi nasıldı?

O da Galatasaray’ın tepkili olduğunu söyledi. Ben de ‘Yapacak bir şey yok. Bütün sorumluluğu ve vebali üzerime alırım’ dedim. Bu arada İsmet’i de aradım. Bir sıkıntın var mı? Ben gerekirse maçı saha kenarında senin yakınında izlerim.’ dedim. O da ’Hiç merak etme başkanım.’ dedi. Sonra Başkan Bıçakcı aradı. Ne oldu dedi? Ben bu hakemi değiştirmem. Sadece şunu yaparım bir basın toplantısı düzenleyip, ’Levent Bıçakcı ile Hasan Doğan, hakem ataması yapmaya çok meraklılar. Bundan sonra onlar yapacaklar bu işi. Kimi atarsanız atayın.’ dedim. Neticesinde İsmet Arzuman harika bir maç yönetti. Fenerbahçe de derbiyi 1-0 kazandı. Böyle bir olay yaşanmıştı.

"YABANCI HAKEM OLURSA ALIM-SATIM KOLAYLAŞIR"

-Belki de sizin döneminizde de gündeme gelen ‘yabancı hakem’ tartışmaları halen sıcaklığını koruyor. Sizce yabancı hakem bir çözüm mü?

Yabancı futbolcunun ne kadar faydası oldu Türk futboluna? Hangi hedeflere kavuştuk? Yabancı hakem deyince FİFA veya UEFA’nın 1 numaralı hakemleri gelip yönetecek değil. Bulgaristan’dan Romanya’dan Balkanlar’dan hakemler gelecek...Artık ne çıkarsa bahtına. Zurnada peşrev olmaz. Bence yabancı hakem sağlıklı bir çözüm değil. Alım-satım daha kolay olur öyle. İthalat-ihracat bir sürü şekilleri var. (Gülerek) Adam maçı yönetecek ve çekecek gidecek. Bir daha da gönderirlerse ben gelmem diyecek, iş bitecek. Türk hakemleri hiç olmazsa senle yüz yüze bakacak. Mahalledeki bakkala, kasaba karşı yüzünü düşürmeyecek.

"VAR SİSTEMİ, SKANDAL KARARLARI ÖNLEMEK İÇİN GETİRİLDİ"

-Yine VAR sistemi ile ilgili bir sorum olacak. Aktif hakemler yerine emekli hakem veya gözlemcilerin VAR'da görev yapması gerektiğini savunanlar var. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

Dediğim gibi VAR sistemine alelacele geçildi. Muhatapları VAR'ın ne olduğunu kavrayamadılar. Benim bildiğim VAR'ın temel öğesi; skandal bir kararın önüne geçmektir. Bunun için VAR sistemi yapıldı. Bunun dışında idare ve komuta maçın hakemlerinde. Bilhassa orta hakemde.

"BEN KİMSENİN İŞİNE GELMEM"

-Futbol Federasyonu Başkanı olsanız ilk icraatınız ne olurdu?

Hayatımda hiç faraziyeler üzerine konuşmadım. Beni kimse TFF Başkanı yapmaz. Ben kimsenin işine gelmem. Doğru bildiğimi yapan, çizgisi belli bir adamım.

"ÜLKENİN DURUMU FUTBOLUN AYNASI GİBİ"

-Soru o zaman şu şekilde değiştireyim. Size göre Türk futbolunun en büyük sorunu ne?

Ülkenin sorunu neyse futbolun da sorunu aynı. Bunları birbirinden ayıramazsın. Sorunlar her şeyden önce niyet sorunu. İyi niyetli olmamız lazım. Aynı şekilde liyakat sorunu var. En büyük sıkıntılar bunlar. Yani işi ehline vereceksin. Asırlar önce söylenmiş bir söz. İşi ehline emanet edin. İş ehline gidecek. Parası çok diye, zengin diye veya falancanın filancanın adamı diye birilerine hatır için emanet edilmeyecek.

SÜPER LİG'İN EN İYİ HAKEMİ KİM?

-Şu anda Türkiye'de beğendiğiniz hakem var mı?

Bunların çoğu bende evlat gibi. İçinden ayırt etmem mümkün değil. Hakem beğenmek çok göreceli bir kavram. Onun için bırak da bu soruda ben kıvırtayım ya...(Gülerek)

"ADİL OLUN, KUL HAKKI YEMEYİN"

-Son olarak futbol kamuoyuna bir mesaj vermek isterseniz neler söylersiniz?

Adil olun, dürüst olun, kul hakkı yemeyin. Ama gerçekten. Böyle söylemde melaike eylemde şeytan olmayın. (Ajansspor)