"Gökhan Gönül bu mesleğin sıra dışı oyuncusu"

"Gökhan Gönül bu mesleğin sıra dışı oyuncusu"

Türk futbolunun duayen ismi, tecrübeli gazetecisi Şansal Büyüka, haftanın maçlarını ve gelişmelerini değerlendirdi.

Ajans Beşiktaş - Şansal Büyüka'nın Milliyet Gazetesi'ndeki bugünkü yazısı şu şekilde:

Haftalardır, hatta aylardır yazıp söylüyorum. VAR sistemini de “eyyamcı” yaptık; kapısı bacası kilitli olan VAR odasına, “tilkiler” girdi diye...

Kapısı bacası kilitli olan bir yere tilkiler nasıl girer? Bal gibi girer. VAR odasına görev yapmak için giren hakemlerin kafasında tilkiler var. Doğal olarak hakemlerle birlikte tilkiler de VAR odasına giriyorlar.

Tilkinin girdiği yerde adalete, vicdana, alın terine, emeğe geçmiş olsun. Özellikle son haftalarda öyle rezaletler yaşadık ki, VAR sistemi, daha doğrusu VAR hakemleri isterse “doğruyor”, isterse “kolluyor.” Sistem ve kararlar, maçına göre, takımının adının büyüklüğüne küçüklüğüne göre, gelişen süreçteki dengelere göre değişiyor. Egemenlerin lehine bir karar varsa VAR hemen devreye giriyor, güçsüzlerin lehine bir karar varsa VAR sistemi “Üç maymunu” oynuyor. Gerçeği görüp görmezden gelmek... Gerçeği duyup duymazdan gelmek... Gerçeği bilip bilmezden gelmek...

Duruma göre hem doğra, hem kolla... İkisini de yapıyorlar. Ayıp...

Hadi emeğe, alın terine, adalete, hakça düzene saygınız yok, kendinize karşı hiç mi sorumluluğunuz yok? Gece yastığa başınızı nasıl koyuyorsunuz, vicdanınızda nasıl huzur buluyorsunuz? Nasıl uyuyorsunuz?

Her hafta görev alayım, üç kuruş daha fazla kazanayım, egemenlere yaranayım diye bu kadar eyyam yapılır mı, tilkiler ortalığa bu kadar salınır mı?

İcraatı görelim

Türk hakemliğinde iyi bir çıkış yakalayan Ümit Öztürk, Galatasaray’ın lehine iki maçta hata yaptı, Fatih Terim ile ailesi fotoğraf çektirdi diye adeta infaz edildi. Aylardır ortada yok. “Hakemliği askıya alındı” diye kamuoyuna ilan edilen hakemler sahalara döndü, her hafta maç yönetiyorlar, Ümit Öztürk halen “Hücre mahkumu” gibi...

Duyuyorum ki, Ümit Öztürk’ün hakemliğini bitirmeye “yeminli” olanlar varmış. Bu konuda TFF’nin ve MHK’nin büyük baskı altında olduğu söyleniyor. TFF ve MHK “Böyle bir baskı yok” diyorsa, Ümit Öztürk’e görev verirler, o zaman inandırıcı olurlar.

Boş lafa karnımız tok, icraatı görelim.

Yan gelip yatıyorlar

Maç kadrolarındaki 9 yerli kontenjanını doldurmak adına yeterli olmasa bile bazı futbolcuları listeye yazmak zorunda kalıyorlar. Maç kadrosuna bile giremeyen 5 Türk oyuncu dışarıda “turist” gibi geziyor. Yan gelip yatıyorlar, paralarını alıyorlar. Doğal olarak gelişmek yerine gerilemeye başlıyorlar.

Sürekli “Yabancı kuralı”nı tartışıyoruz. Oysa ortada ciddi bir “yerli kuralı” sorunu var. İsterseniz yabancı futbolcu almayabilirsiniz ama kadronuzda 14 yerli futbolcu bulundurmak zorundasınız. Ayrıca 21 kişilik maç kadrosunda en az 9 Türk oyuncu bulundurmak gerekiyor. Yani sahada ya da kulübede 9 Türk oyuncu olması şart... Talimatlar bunu emrediyor.

İstatistiklere göre bizim takımlar genelde 7-8 yabancı, 3-4 yerli ile oynuyorlar. Ama maç kadrosundaki 9 kontenjanı doldurmak adına yeterli olmasa bile bazı futbolcuları listeye yazmak zorunda kalıyorlar. Üstelik maç kadrosuna bile giremeyen 5 Türk oyuncu dışarıda “turist” gibi geziyor.

Takıma giremeyenler biliyor ki, yöneticiler, teknik adamlar sayıyı doldurmak için kendilerine mahkum... Oynasalar da oynamasalar da paralarını alıyorlar. Hele yedek kulübesine girmeyi başarırlarsa maç başı yarım prim de alıyorlar.

Süper Lig’de görev yapan çok hocayla konuştum. Parası ve kadroda yeri garanti olan Türk oyuncular “Nasıl olsa paramızı alıyoruz, nasıl olsa bize mahkumlar” diye kendilerini geliştirmek, takıma girmek, katkı sağlamak adına yeterli özeni gösterip, yeterli çalışmayı yapmıyorlar. Yan gelip yatıyorlar, paralarını alıyorlar. Doğal olarak gelişmek yerine gerilemeye başlıyorlar.

Eğer Türk oyuncuları yetiştirmek ve geliştirmek istiyorsak, yabancı kuralı tartışılırken, yerli kuralına da yeni bir yöntem bulmamız gerekiyor.

"Gökhan Gönül bu mesleğin sıra dışı oyuncusu"

Sivas-Beşiktaş maçı oynanırken hava sıcaklığı eksi 1 derece... Hissedilen eksi 11 derece... Yani insanın iliklerine işleyen buz gibi bir hava... Baktım Gökhan Gönül buna rağmen kısa kollu formasıyla “tazı” gibi koşup, çalışıyor. Eğer “meslek namusun” varsa bahane aramayacaksın. Gökhan Gönül tanıdığımız günden beri bu mesleğin sıra dışı oyuncusudur.

Aklımda kalanlar

Süper Lig’in 29. haftasında aklıma takılanları sıralıyorum. Unuttuklarım varsa affola...

-Burak Yılmaz’ın süper frikik golü...

-Sivas golünde Diabate’nin inanılmaz deparı...

-Trabzonsporlu Nwakaeme’nin adeta yürüyerek adam geçmesi...

-Göztepe’nin 5 maçtır gol atamayışı...

-Kasımpaşa maçında Bursasporlu Sakho’nun kaçırdıkları...

-Özellikle Galatasaray’ın ve Başakşehir’in maçlarındaki hakem kararları...

-Alanya’da Fenerbahçe kalecisi Harun’un kurtarışları...

-Başakşehirli Visca’nın son saniyede attığı Panenka penaltısı...

-Erzurumspor’un şanlı direnişi...

-Antalya’nın golcüsü Mevlut Erdinç’in nihayet ortaya çıkışı...