Hayri Cem
Hepimiz Suçluyuz!
Ajans Beşiktaş - Beşiktaş ligde 10.sırada. Oynadığı 14 maçın 6’sını kazandı, 6’sında yenildi. İki maçta da berabere kaldı. Bu durum elbette kaygı verici bir durum. Daha kaygı verici olanı ise; yönetimin takıma yeterince sahip çıkmadığı inancının hâkim olması. Bir de buna Sergen Yalçın’ın ve futbolcuların tükenmişlik sendromu eklenince Beşiktaş camiası haklı olarak umutsuzluğa kapılıyor.
Bizim yaş grubu bu durumdan daha kötülerini de gördü; 75-76 sezonunu küme düşen Ankaragücü’nün 2 puan üstünde, 78-79 sezonunda küme düşen Boluspor’un 3 puan üstünde, 79-80 sezonunda ise küme düşen Göztepe’nin 2 puan üstünde ligi tamamlamıştı.
Bu üç sezon da taraftar tribünleri doldurmuş, takımını son ana kadar desteklemişti. Bu sezonlarda maç kaçırmayan taraftarlardan biri olduğumdan yaşananları detayıyla hatırlıyorum. Şimdi o dönemle bu sezonu karşılaştıralım.
YÖNETİME İNANCIN YOK OLMASI
Yukarıda bahsettiğim kötü sezonlarda Beşiktaş başkanı ve yönetim kurulu Beşiktaş camiasına moral verir, kötü gidişe dur diyeceklerini söylerlerdi. O dönemin Başkanları Mehmet Üstünkaya ve Gazi Akınal camiayı bir arada tutmayı başarmış ve zor günleri aşmışlardı.
Bugünkü yönetiminin, geçmişte Beşiktaş’ın gasp edilen varlıklarının peşine düşmemiş olması, yapılan yanlış transferler ve hakemler konusundaki pasif tutumu yüzünden camianın güvenini yitiriyorlar.
Uzun uzun transfer yanlışlarını burada anlatmayacağım. Bu konuyu Birgün gazetesinden Müslim Gülhan gayet iyi bir şekilde anlatmış. O makaleyi okumanızı tavsiye ederim. Bu makalenin linkini yazımın sonunda bulabilirsiniz.
Hakemler konusunda ise Beşiktaş yönetimi bir sır perdesi arkasında çalışma yürütüyor izlenimi yaratmaya çalışıyor. Ama ne hikmetse hakemler Beşiktaş’ı doğramaya devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta yapılan Divan Kurulu toplantısında Başkan A. Nur Çebi, Alanya maçında yaşanan hakem hatalarını ile ilgili olarak, “Yeni MHK’ya avans vermemiz lazım” demişti. Bu sözünün üstünden bir hafta geçmeden Giresun maçına hakem olarak, Galatasaraylılığı tescilli Hüseyin Göçek’in verilmesi ve bu Beşiktaş düşmanının kendi evinde Beşiktaş’ı ‘doğraması’, hakemlerinin Beşiktaş başkanını ve yönetimini ciddiye almadıklarının bir göstergesidir.
Bu hakem facialarının devam etmesi Beşiktaş camiasının, Beşiktaş Başkanı ve yönetimine olan güvenini yok etmektedir.
Daha da kötüsü, Beşiktaş’a karşı alenen düşmanca bir tavır içine girmiş olan yayıncı kuruluşa bile sözünü geçiremiyorlar. Beşiktaş camiası bu tür bir düşmanca davranışta o kuruluşu mali olarak yerle bir etme gücüne sahiptir. Ama Beşiktaş yönetimi maalesef bu gücün farkında değil.
Beşiktaşlı iş insanlarının reklamını kesmesi ve Beşiktaş taraftarının yayıncı kuruluşu ve o kuruluşa reklam veren firmaları boykot etmesi bile yayıncı kuruluşu dize getirmeye yeterdir. Bu konuda alınabilecek pek çok önlem varken sessiz kalınması yönetime karşı oluşan güvensizliği artırmaktadır.
TEKNİK HEYETE İNANCIN YOK OLMASI
Geçtiğimiz sezon Sergen Yalçın’ın gerek maç esnasında gerekse maç sonrası açıklamalarında hakemlere ‘ayar vermesi’ ve Beşiktaş’ın haklarının savunması, Beşiktaş camiası tarafından şükranla karşılanıyordu.
Ancak Sergen Yalçın da motivasyonunu kaybetmiş gözüküyor. Son maçlarda Beşiktaş’ın gasp edilen penaltıları ve puanları konusunda geçmişteki gibi bir mücadele vermiyor.
Alanya maçına kadar yaşanan puan kayıplarını üstlenen Sergen Yalçın birden tavır değiştirerek, ‘Bu maçın sorumluluğunu üstlenmiyorum’ diyerek dolaylı olarak oyuncularını suçladı.
Benzer bir yorumu Giresun maçından sonra da yaptı; ‘Elimizden geleni yapacağız ama sonuçta ben oynamıyorum’ diyerek yine oyuncularını topun ağzına sürdü.
Futbolcuların kapasitelerinin çok altında oynamalarının pek çok sebebi vardır. Ben bu sebeplerden üçünü sıralamak istiyorum:
1) Yanlış antreman teknikleri ile maçlara hazırlanmaları ve sürekli sakatlık yaşamaları
2) Hakem hataları karşısında yönetimin onların arkasında olmadığını düşünmeleri. ‘Biz ağzımızla kuş tutsak, bu hakem bize maçı kazandırmaz’ duygusuna kapılan futbolcuların üstün performans göstermesi imkansız olur.
3) Bir ihtimal de futbolcular ile Sergen Yalçın arasında sorun olması ve Sergen Yalçın’ı sabote etmek için kasten kötü oynamaları.
Bu üç ihtimalde de sorumlu Sergen Yalçın’dır. Birinci ihtimal geçerli ise teknik ekibinde revizyona gitmesi gerekir. İkinci ihtimal geçerli ise takımı motive etmek ve mental olarak hazırlamak da teknik direktörün görevidir.
Üçüncü ihtimalde ise yapabileceği iki şey var, ya kendi istifa eder ya da takım içindeki hainleri kamuoyuna açıklayarak ertesi gün kadro dışı bırakır.
Sergen Yalçın maalesef ikisini de yapmıyor. O zaman mağlubiyetlerde oyuncularını çakalların önüne atmaması gerekir.
TARAFTAR YETERİNCE ETKİN DEĞİL
Taraftar dernekleri Beşiktaş’a yapılan haksızlıklara karşı son derece pasif kalmaktadırlar. Oysa örgütlü bir gücün yapabileceği çok şeyler vardır.
Örneğin; hakemlerin Beşiktaş’a ve rakiplerine uyguladıkları çifte standardı ve yanlış kararları bir dosya yaparak FİFA ve UEFA’nın ilgili kurumlarına her hafta yollaması dikkatleri Türkiye ligine çeker. Söz konusu hakemlere uluslararası maç verilecekse daha dikkatli olur, yönettikleri maçları daha sıklıkla izlerler. Daha da önemlisi, bu operasyon ciddi ve profesyonel bir şekilde yapılırsa Türk futbolu mercek altına bile alınabilir.
Bir başka hamle ise, savcılıklara hakemler hakkında düzenli olarak suç duyurusunda bulunmak ve dava açmaktır. Elbette bu davalardan bir şey çıkmaz ama bu utanmazların her hafta gündemde olması da onlar üzerinde bir baskı oluşturur.
En vurucu tepki ise hem Türkiye’de hem de yurtdışında gerekli mercilere, hakemlerin bu yanlış kararlarının gerisinde bahis çetesi ile bağlantıları olup olmadığının araştırılması için suç duyurunda bulunmaktır. Beşiktaşlı hukukçuların, hakemlerin banka hesap hareketlerinin incelenmesi için suç duyurusunda bulunmaları da çok etkili olur.
Bu hamleler sonucunda büyük bir ihtimalle Türkiye’de hiçbir soruşturma başlatılmaz. Ama hakemler o korkuyu tadarlar. Yurtdışında ise hiç belli olmaz; uluslararası polis teşkilatları bu konularda oldukça hassaslar. Bu tür ihbarları hiç de hafife almazlar. Kim bilir, belki de bazı hakemlerin bahis mafyası ile birlikte çalıştığı bile ortaya çıkabilir.
Bu tür organizasyonları Beşiktaş kulübünün yapması yanlış olur. Federasyon ve UEFA ile bu suçlamalarından dolayı sorun yaşayabilir. Ama bu tür organizasyonu ve suç duyurularını Beşiktaş taraftar dernekleri, kurumsal olarak yaparlarsa hem ciddiye alınır hem den zarar göremezler.
Taraftarla ilgili son sözüm de Giresun maçında tribünde olan taraftarlara:
Öncelikle maç oynanırken takımını yuhalamak, rakip takımı desteklemek anlamına gelir. Skorun Beşiktaş aleyhine gelişmesi, daha farklı skorla mağlup olması hoşunuza mı gidiyor? Geçen sezon bir gol averajla şampiyon olduğumuz unutulmamalısınız.
Giresunsporlu futbolcular, Mert Günok sakatlanıp, yerde kıvranırken dördüncü golü attılar. Fair Play’e yakışmayan bu davranışa rağmen, sırf ‘centilmenlik gösterisi’ yapmak için rakibi alkışlamak nedir yahu! Bu kadar mı takımınızdan nefret ediyorsunuz.
Sakatlanıp, sahayı sedyeyi terk eden kaleciyi yuhalamak ne demek? O kalecinin formasının üzerinde Beşiktaş arması var. Edep Ya Hu!
Yazımın başında belirttiğim sezonlarda, takımımız küme düşmeme mücadelesi verirken bile desteğimizi esirgemedik. O sezonlarda seyircisi takımına sahip çıkmasa Beşiktaş’ı çoktan küme düşürürlerdi. O zaman, takımını yuhalayıp, Fair Play’e aykırı gol atanı alkışlayanları da ben yuhalıyorum!
SONUÇ
Genelde operasyonlar bir kulübe karşı yapılır ama kulübün birinci derecede yetkilileri olan başkanlar ve yönetim kurulları yerinde kalır, teknik direktörler yollanırlar. Bu bugüne kadar hep böyle oldu. En kötüsü de hep dere geçerken at değiştirmeye çalışıldı. Zaten Beşiktaş düşmanlarının istediği de buydu.
Bu yönetimin önünde iki yol var; ya Sergen Yalçın’ın arkasında durup, sezon sonuna kadar Sergen’in arkasında duracak ya da Sergen Yalçın’ın istifasını kabul edip, kendileri de istifa edip, kulübü erken seçime götürecek.
Bu iki yol dışında atılacak hiçbir adım camia tarafından kabul görmeyecektir.