Rağmen

Ayakta duramayanlardan, topu yere indiremeyenlere, kaleye adam akıllı şut çekemeyenlerden, yerden kalkmamayı düstur edinen Salih Dursun’una kadar bir tuhaf başladı bu sezonun lig macerası. Stat maç izlemeye, zemin top oynamaya son derece uygunsuz, Beşiktaş tatsız tuzsuz.

Zurnanın zırt dediği yere, sezonun ilk maçında gelmiş bulunmaktayız.

Çöpe atmayı tercih ettiğimiz ilk yarıda da ki her maç doksan dakikaların bir kırk beşliği muhakkak böyle; saç baş yoldurmayan bir Gedson vardı, çabasıyla azmiyle bir de Hacı Ahmetovic, her zamanki gibi tertemiz. Neden tüm maç aynı performans gösterilemiyor, umuyorum biz kadar yönetenler de bunu çok net görüyor. Potansiyel varken, uzun süredir var olan vakit daralmışken, takım elinden geleni yapıp da eksikler bağırıyorken hâlâ boşa kürek sallamak neden?

Onur sessiz derinden çok sağlam ilerliyor. Sağladığı katkı inanılmaz.

Semih’te çok iyi kumaş var ancak bu sezon onun adına çok belirleyici olacak. Bariz aksayan yanlarını törpüleyebilirse Beşiktaş’ın uzun yıllar yıldız forveti olarak damga vuracak. Kendisini gereğinden fazla şişirmezse, takımdaki büyüklerinden gereken dersleri alırsa, belki de çocukluk rüyalarına kavuşacak. Yani şu aşamada biraz daha var zamanı, evet ama her şey kendi ellerinde, bizzat belirleyecek geleceğini. Tercihine göre şekillenecek kaderi, aklını kullanırsa bu yeteneğinin yanı sıra, orta ateşte pişirirse şu anki Semih'i, tadına doyamayacağımız bir seyir zevki bekliyor bizi.

Ve geleli bir hafta olmuş olmamışken, Rebic ilk kez uzun süreli rol aldığı yarım saatte büyüledi beni. Keşke her maç doksan dakika çıkarabilse, ileride her top onunla buluşsa, öyle sağlam o kadar iyi bir ayak ki… Bu sezon bu takımda büyülü işler yapacağını tek hareketiyle bile büyük harflerle yazdı.

Olmazların olduğu gecede az dövmedik direkleri. Penaltıda boşu olmayan Aboubakar olabildiğince naif biçimde bıraktığı topta kral yaptı kaleciyi. Olmayacak bir statta kaç maç daha ceza çekeceğiz acaba? Taraftarı çekmek imkansız; sahadakilerin, gelenlerin desteğini hissetmesi imkansız, o zeminde dikine durmak başarı, mevcut rüzgara fazlasıyla maruz kalıp da başarı göstermek ekstra zorlayıcı.

Ve Chamberlain’in gelişi güzel iş. Transfer aşamasında umutlanıp sezon boyu bizi utandıranlardan olmazsa şayet, güzel sonuçlara imzasını atanlardan olacak sıklıkla. Tabii ki evet ama yetmez. Öyle beylik eksikler var ki bağıran, onun ve Rebic’in gelişi bile yangını söndürüp endişeleri sıfırlamaya yetmedi. Taraftar tadını çıkarıp da doya doya sevinemedi. Alınana kadar gerekirse kendimiz çalıp kendimiz söyleyeceğiz ama vazgeçmeyeceğiz; kol kanat kırık hâlâ takımda. İlle de kanat, lartsız koşulsuz kanat! Hem de daha fazla geç kalınmadan, sezon biterken boşa geçen bu zamanlara yanacak durumlara gelmeden, hemen mümkünse bu hafta artık gereği yapıla…

Seriye bağladığımız Konfederasyon Kupası maçları sonrası hakemiyle, zayıf olmasına rağmen çamura yatan rakibin karşısında ve nihayetinde olmazsa olmazımız hakem faktörüyle, kısacası uzun yıllardır değişmeyen ve/veya değiştirmek için en ufak hamle yapılmayan kaderimizle Süper Lig hoş geldi yine yeniden.

Zayıf da olsa ters rakip, uygunsuz koşullar, zor stat, kötü hava; iyi ki varsın Gedson, sen hiç bozulma.

İlk yarısıyla ayrı, devamıyla ayrı; iki dizelik kısacık bir şiirle kocaman bir aşkı anlatır gibi bu maç her şeyi iyisiyle kötüsüyle gözler önüne serdi. Bir de gereği yapılırsa, Şenol Hoca şefliğinde bu takımı kim devirebilir ki?

Ve her şeye rağmen bu yoğun trafikte ilk maç üç puan çok ama çok önemli. Tebrikler büyük Beşiktaş! Yine ne kadar hoş geldin! İyi ki…

Önceki ve Sonraki Yazılar