"Diyorlar ki, “Karius, Şampiyonlar Ligi’nde Liverpool’u finale taşıdı.” Tamam da bana ne kardeşim"

"Diyorlar ki, “Karius, Şampiyonlar Ligi’nde Liverpool’u finale taşıdı.” Tamam da bana ne kardeşim"

Beşiktaş'ın kendi sahasında 2-1 kaybettiği Sivasspor karşılaşmasını Milliyet Gazetesi spor yazarı Şansal Büyüka değerlendirdi.

Ajans Beşiktaş - İşte Şansal Büyüka'nın bugün Milliyet Gazetesi'nde yer alan köşe yazısı:

Şenol Hoca’nın kulakları çınlasın. Hafta içinde bir röportajını okudum; “Manken gibi arkadaşlarımız var ama kelecilik yapmıyorlar” diyordu. Adres belli; Karius’tu.

Beşiktaş kalecisi vefalı (!) adammış. Eski hocasını haksız çıkarmadı. Daha maçın başı, neredeyse kucağına gelen, üstelik, sektirecek kadar sert olmayan o şutu koltuğunun altından nasıl kaçırdı?

Diyorlar ki, “Karius, Şampiyonlar Ligi’nde Liverpool’u finale taşıdı.” Tamam da bana ne kardeşim... Ben Beşiktaş’taki Karius’a bakarım. Beşiktaş kalesinde de Şenol Hoca’nın dediği gibi “manken” gibi yakışıklı bir adam görüyorum da, maalesef Beşiktaş’ın büyüklüğüne yakışır bir kaleci göremiyorum.

Karius’un elbette maç içinde kurtardıkları var. Özellikle Fatih Aksoy ile karşı karşıya kaldığı pozisyon... Ama kabul edelim ki o pozisyonda Karius’un becerisinden çok, Fatih Aksoy’un vuruş acemiliği var.

Bu kadar Karius yazdık, Beşiktaş’ın golünde de Samassa, Karius’tan geri kalmadı. Burak’ın frikiğinde topu dışarı tokatlayacağına Ljajiç’in önüne “Al da at” diye asist yaptı. Ama sonrasında çıkardıkları, kurtardıkları say say bitmez.
Az rastladığımız keyifli maçlardan biri oldu. Futbol takım oyunu ama bazı oyuncular var ki, yokluklarında o takım oyunu temelden sarsılıyor. Sivasspor, iki “vazgeçilmez”i Mert Hakan ve Fernando’nun yokluğuna rağmen sarsılmadı. Beşiktaş’ın Gökhan’ı sıkça hücuma kattığı dakikalarda bile ciddi anlamda iyi direndi.

Sivas direnmekle kalmadı, hücuma da iyi çıktı. Özellikle ilk yarıda... Özellikle Emre Kılınç çok iyi işler yaptı. Bir kenar oyuncusu olmasına rağmen takımı ve hücumları müthiş yönlendirdi.

Uğur Çiftçi, Gençlerbirliği’nde adeta “kasap havası oynar” vurur, kırar, parçalardı. Sivasspor’da Rıza Hoca’nın elinde mükemmel bir noktaya geldi, milli takıma göz kırpmaya başladı. Bu kadar iyi bir sezon yaşarken, bu kadar kritik bir maçta, tabanla Gökhan’ın tendonunun üst bölgesine dalmaya ne gerek var? Sivas’ın umutlarına, emeklerine, bu kadar kritik bir dakikada bir eksik bırakılmasına yazık günah değil mi?

Hakem kararına dalmışken, ilk yarıdaki Burak ile Appindangoye arasında penaltı tartışması yaratan pozisyonu önemli bir hakeme sordum. “Kalçayla kontrolsuz bir hareket var, penaltı verse daha doğru olurdu” dedi. Ama Hakem Ali Şansalan VAR’a gitmeye bile gerek duymadığına göre, elbette vardır bir bildiği...

Beşiktaş maçın her dakikasında oyuna asıldı. Özellikle ikinci yarıda bunaltıcı bir baskı kurdu. Öyle ki Sivasspor’un bir eksik kalışından sonra çoğu kez “Çanakkale geçilmez” savunması gördük. Burak bu savunmada boğuldu. Ljajiç çok çalıştı ama “duvarı” aşamadı. N’Koudou, hızına ve hırsına rağmen ligin en iyi beklerinden biri olan Goiano önünde, son hamleyi yapma fırsatını bulamadı. Goiano buna izin vermedi.

Sonuçta, özellikle son yarım saatte, bir eksik kalmasına rağmen “muhteşem” bir savunma yapan, kontrataklarla önemli pozisyonlar yakalayan Sivasspor’u yürekten kutluyorum. Üzülen elbette sadece Beşiktaş değil... Galatasaray, Trabzonspor, Fenerbahçe de bu sonuçtan üzgün olmalı... Hiç kusura bakmayacaklar... Yiğidin hakkı yiğide..