"Selam durun, alkışlayın futbol dünyası; Sergen hoca bu saygıyı fazlasıyla hak ediyor..."

"Selam durun, alkışlayın futbol dünyası; Sergen hoca bu saygıyı fazlasıyla hak ediyor..."

Milliyet’in usta kalemi Bilal Meşe, Beşiktaş’taki altyapı günlerinden bu yana tanıdığı Sergen Yalçın’ın tarihi zaferini mercek altına yatırdı.

Ajans Beşiktaş - İşte Bilal Meşe'nin bugünkü yazısı:

Her insan doğar, yaşar, ölür! Kimi iz bırakır arkasından, kimi unutulur gider!
Sergen Yalçın iz bırakanlardan olacağını çoktan gösterdi bile...

Şu an 48 yaşında; aslına bakarsanız bir insanın 100 yılda yaşayamayacağından daha fazlasını yaşadı. Tez canlıydı, kabına hiç sığmazdı.

Hiç kuşkusuz Türkiye’nin gelmiş geçmiş en yetenekli futbolcularından biriydi. Çalışmakla edinilecek bir yetenek değildi bu; doğuştandı. Sihirli sol ayağı ile topa öyle bir hükmederdi ki; sanki onun kölesi! İstediği yere gönderebilirdi.

Eskiden statlarda maçlardan önce PAF takımı karşılaşmaları oynanır, altyapı oyuncuları kendilerini gösterme imkanı bulurlardı. PAF takımda oynadığında Beşiktaş A takımı maçlarından 3-4 saat önce tribünlerin yarısı dolardı. Sergen’i izlemeye gelirdi herkes; kepçe kulaklı çocuğun sihirbazlığını binlerce kişi ağzı açık seyrederdi. A takıma alındığında 17’sindeydi; sene de 1989...

İlk lig maçını 1 Eylül 1991’de Gençlerbirliği’ne karşı oynadı. Artık taraflı tarafsız herkesin hayranlık duyduğu bir futbolcuydu. Beşiktaş’ın 2 lig, 2 Cumhurbaşkanlığı, 1 de Türkiye Kupası kazanmasında rolü vardı. Ama kabına sığmayan, deli dolu bir adamdı.

Antrenmandan evine, evinden antrenmanına giden bir yapısı olmadı hiç. Fulya antrenman sahasının hemen dibinde bir de ev aldı ama insan oradan da antrenmana geç kalır mı? Zaman zaman kalırdı!

1996-97 sezonunun sonu geldiğinde Beşiktaş’taki ilk dönemi de kapandı. İstanbulspor’un yolunu tuttu. Nedeni asla alttan almamasıydı hiç bir şeyi. Beşiktaşlı bir yöneticiyle tartıştı ve çekti, gitti! Gitse de Beşiktaşlılığı hiç bitmedi!

İstanbulspor’dan Fenerbahçe’ye kiralandı. 1999’un başında Siirt Jetpa’ya transfer oldu. Oradan yine Fenerbahçe’de kiralık gitti. Sonraki sezon da kiralıktı ama dönemin teknik direktörü Zeman’la anlaşamayıp ayrıldı. Sergen Yalçın, Fenerbahçe’den ayrılınca Galatasaray’a geçti.

Anadolu’da pişti

2000-2001 sezonunda Trabzonspor forması vardı üstünde ve 4 büyüklerde forma giyen ilk futbolcu olmuştu. Sezon sonunda ayrılıp, tekrar Galatasaray’a geçti. 2002’de ise ağır bir sakatlık geçirdi ve sezonu erken kapadı.

2002-2003 sezonunda Mircea Lucescu Beşiktaş’ın başındaydı, Sergen Yalçın da bonservisiyle birlikte doğduğu kulübe dönmüştü. Futboldan ve futbolcu karakterinden çok iyi anlayan Lucescu, Sergen’i yeteneklerine göre kullandı. Yeri geldi oynattı, yeri geldi zorlamadan oyundan aldı. Ama Beşiktaş’ın 100. yıl şampiyonluğunda rolü inanılmazdı. Hatta Galatasaray’a attığı golle şampiyonluk geldi...

2007’de Tigana tarafından gönderildi Beşiktaş’tan. Sonrası 2. lig takımlarından Etimesgut Şekerspor, 1. lig takımlarından Eskişehirspor ve son...

Sergen Yalçın futbolu bıraktıktan sonra spor yazarlığı da yaptı, televizyonlarda şov programlarına da çıktı, hatta bir de dizide rol aldı. Sonra da teknik direktörlüğe adım attı. Ama ne var ki teknik direktörlükte de kabına sığmadı, sığamadı. Beşiktaş’a gelene kadar bir sezonu tamamladığı takım olmadı. Sıkıntıya gelemezdi, kimsenin lafının altında kalmazdı, üzerine gelinmesini sevmezdi.

Kendisine çok şeyler katan Anadolu turunun ardından Beşiktaş’ın başına geçti, 47 yaşındaydı...

Kimilerine göre bu büyük bir kumardı! Ya başaracaktı ya da Beşiktaş defterini bir daha açmamak üzere kapatacaktı!

Çünkü teknik direktör olarak başarısız olursa sonraki yıllarda göreve getirilmesi düşünüldüğünde hep “Geldi de ne oldu?” sorusu çıkacaktı karşısına. Üstelik Başkan Ahmet Nur Çebi açık açık anlatıyordu imkansızlıklarını. Para yoktu, borç çoktu. Öyle ahım şahım transferler yapılamazdı, eldeki pahalı oyuncular da yollanmalıydı.

Sergen Yalçın’ın yarım sezon görev yaptığı 2019-2020’yi 3. sırada kapatan Beşiktaş’a bu başarıya rağmen sezon başında şampiyonluk şansı verenlerin sayısı yok denecek kadar azdı.

Zaten maçlar başladığında görüldü bu. Lige Trabzonspor’u deplasmanda 3-1 yenerek başlayan siyah-beyazlılar, evinde Antalyaspor ile 1-1 berabere kaldıktan sonra deplasmanda Konyaspor’a 4-1 ve iç sahada Gençlerbirliği’ne 1-0 mağlup olarak 4 puanda kaldı. Sezonun 5. haftasını maç yapmadan geçen Beşiktaş, söz konusu haftada 18. sıradaydı!

Selam durun, alkışlayın

“Eyvahlar olsun, yoksa bu takım bu sene düşmemeye mi oynayacak” derken herkes; Sergen Yalçın susuyordu.

“Siz bizi sonra görün” dercesine kendisini işine vermişti; halı dokur gibi futbolcuları işliyordu.

“Bu Roiser de kim kardeşim; kim getirmiş bu adamı” diyenlere gösterdi Rosier’i.

“Larin ne yapar ki; bir de umudu olmuş Beşiktaş’ın” diyenlere gösterdi Larin’i. “Bu Ghezzal de nereden çıktı, adı bile tuhaf” diyenlere gösterdi Ghezzal’i.

“Necip’le mi gidecek bu takım” diyenlere gösterdi hemen her mevkide oynayan Necip’i.

“Bitmiş” denilen Aboubakar’ı gösterdi herkese.

Vida’yı, Welinton’u, güvenerek kaleyi verdiği Ersin’i ve diğerlerini...

Genç Rıdvan A Milli Takıma girdiyse bu da onun eseri.

Peki zaten kağıt üzerinde kadro olarak Galatasaray ve Fenerbahçe’den zayıf görünen, önemli futbolcuları da sakatlanınca son haftalarda sıkıntı yaşayan Beşiktaş mutlu sona nasıl ulaştı?

İşte burada Sergen farkı! Asla umutsuzluğa düşmedi. Kesinlikle pes etmedi.
“O yok, bu yok, şu da yok; ne yapacaksınız şimdi” diyenlere, “Sahaya 11 futbolcuyla çıkıyoruz ya, kazanacağız” dedi.

Ne de olsa asi ruhu var Sergen Yalçın’ın. Reste rest çekerek karşılık verdi.

Hani pokerde 5 benzemez kağıt gelen adam “blöf” yaparak servetini ortaya koyar da kazanır ya... O da koydu servetini yani teknik direktörlük kariyerini ortaya...

Helal olsun Sergen Yalçın’a. Türkiye’nin sihirli sol ayağı, teknik direktörlükteki hünerlerini de gösteriyor.

Selam durun, alkışlayın futbol dünyası; Sergen hoca bu saygıyı fazlasıyla hak ediyor...