Ajans Beşiktaş - Suat Okyar, İstanbul'un birçok takımında futbol oynayıp Spor Akademisi'ni bitirdikten sonra adım attığı teknik direktörlük kariyerinde 2009 yılından bu yana TFF bünyesinde çalışıyor. TFF'nin Tam Saha dergisine babasına dair şunları söyledi:
U19 Kadın Millî Takımımızın teknik direktörü olarak TFF bünyesinde görev yapıyorsunuz. Öncelikle sizi biraz tanımak istiyoruz.
1972 İstanbul doğumluyum. Sporculuk hayatım dâhil şehirden hiç ayrılmadım. Minik takımda Fenerbahçe'de futbola başladım. PAF takımda profesyonel olana kadar Fenerbahçe'deydim. Daha sonra 2. ve 3. Lig'de yine İstanbul takımlarında oynadım. 13 sezon profesyonel liglerdeydim. Bağdat Caddesi'nde, Suadiye'de büyüdüm. Bütün çocukluğum orada geçti. O zamanlar cep telefonlarının dikkatimizi dağıtacağı bir dönem olmadığı için kendi kendimize oyunlarla hareketliydik. Denize girer çıkar, tekrar futbol oynardık. Sahil yolu daha açılmamıştı. Kayıklarla açılıp denize girerdik. Gerçekten kendimizi geliştirecek bir sürü tecrübe kazandık.
Rahmetli babanız Vedat Okyar, Türk futboluna ismini altın harflerle kazımış, tüm sporseverlerin gönlünde taht kurmuş büyük bir efsaneydi. Suat Okyar, babasını nasıl anlatır?
Onun bıraktığı izler bizim için çok büyük bir miras. Bunun keyfini yaşıyorum. Bununla gurur duyuyorum. İşimizle ilgili gittiğimiz her yerde ona gösterilen büyük saygı ve yakınlık, gerçekten doğru izler bıraktığını gösteriyor. Bize de evlâdı olarak bıraktığı çok fazla şey var. Koca bir bütünden bir cımbızla çekerek tek bir örnek vereyim size… Birçok kötü alışkanlığı, kötü davranışı olan bir kişi düşünelim. Onunla ilgili bir şey söylersiniz. Dersiniz ki bu adam şöyle kötüdür… Bizim sözümüzü keser, "Ama şu oğlanın da şu şeyi çok iyidir. İyi çocuktur" der ve muhabbeti keserdi. Yani bakış açısı böyleydi. Her zaman pozitifti. Çok takılmazdı. Kendine özel bir hayatı vardı. Kimseyi karıştırmazdı. Kibarca görüşlerini söylerdi. Kendi doğruları vardı. Kimseyi kırmadan bütünlük içinde yapardı bunları.
Efsane bir futbol adamının oğlu olmak nasıl bir durumdur?
Ben bunu her zaman güzel karşıladım. Daima bu ağırlığı taşıdım. Daha olgun bir çocukluk geçirdim. Çünkü benim de davranışlarım hep kontrollüydü. Ama içimden gelen de buydu zaten… Halen daha bunun aksiyonlarını yaşıyorum. Babama çok büyük bir hürmet ve ilgi vardı. Bu da zaten cenazesini kaldırdığımız gün açıkça ortaya çıktı. Türkiye'nin aynı konu üzerinde yoğunlaştığını gördük. Televizyonlar canlı yayınladı cenazeyi. Farklı camiaların kıymetli başkanları, yöneticileri, Türkiye Futbol Federasyonu'nun başkanları, yöneticileri, tatil zamanı olmasına rağmen (20 Temmuz 2009) hepsi geldiler ve cenazede bulundular. Herkese minnettarım. Allah rahmet eylesin, hakkını o dönemde aldı diyebilirim.
Siz de babanızdan miras kalan futbolu seçerek yolunuza devam ettiniz. Beylerbeyi, Bakırköyspor, Çengelköy, Pendikspor, Vefa ve Ümraniyespor formalarını terlettiniz. Futbolculuk döneminizi nasıl anlatırsınız?
Çocukluğumdan beri sahanın içindeydim. Dedemin, babamın, dayımın sporcu olması gibi bir kültürden geliyordum. Çocukluk zamanı daha çok aktif oyun imkânı vardı. Bilgisayar, telefon gibi etkenler yoktu. Reflekslerimiz gelişiyordu ve bizi spora yönlendiren çok fazla sebep vardı. Çok resimler var kafamda… Benim için her zaman mutlu olduğum bir dönemdi. Belki babanın da yaşantısından gelen bir şeydi. Bu mesleği yaparken aynı zamanda çok sevdiğim bir oyunu oynar gibi düşündüm. Kariyerimde çok zirveye çıkamadım. Bakırköyspor ile 1. Lig'e yükselmek için final maçları oynadım. Ama o bölüm olmadı. Tabiî bu dönemin futbolculuk anıları, saha içi yaklaşımlar, bu oyunun çok tılsımlı oluşu beni çok etkiledi. Mesela basketbolda, voleybolda bir set oluyor… Çok nizami bir şekilde koşacakları, blok yapacakları, sıçrayacakları yerler belli. Ama futbolda hava durumu, saha durumu gibi etkenlerle maçlar her türlü sürprize açık. Rakip hep aynı aksiyonu yapmıyor. Siz her zaman aynı pası atıyorsunuz ama top bir yerden sekiyor, rüzgârdan dönüyor gibi sürprizlere açık. Zayıf takımların güçlü takımları yenebileceği bir ortam var. Mesela bir basketbolda makas çok açık. Çok iyi bir takım mağlup olamıyor ama futbolda her zaman sürpriz payı var. Bu beni çok ayakta tuttu ve oyuna bakışımı hep değiştirdi. Orta saha oyuncusuydum. Oyunun her iki yönünü de elimde tutan, oyuna yön veren keyifli bir mevkideydim. Sahalardan güzel anılarla ayrıldım.
Anneniz Asuman Okyar da çok önemli bir faktördü… Kendisinden biraz bahseder misiniz?
Başarılı bir erkeğin arkasındaki kadın çok önemlidir mâlûm. Böyle derler. Çok güzel bir birliktelikleri oldu. Çok iyi taşıdı babamı… Şöhretin ağırlıklarını güzel karşıladı. Kırmadan, dökmeden, birbirlerini karşılıklı çok severek yaşadılar. Bu dengeyi tutan kadın faktörü çok önemli. Bu faktörü tutturamayan birçok futbolcu büyüklerimiz daha mutsuz bir hayat yaşayabiliyor. Kazandıklarını sonradan kaybedebiliyorlar. Annem bir balans niteliğindeydi. Dünyaya çok olumlu bakan bir kadın. Aralarındaki sevgiyi birlikte yaşadılar. Birbirlerine çok katkıları oldu. Zannedersem annemin babama katkısı biraz daha fazla olabilir.
Peki, sizin arkanızda nasıl bir kadın var?
Gerçekten babamla annemin arasındaki ilişki gibi eşim Nil'le aramızda böylesine büyük bir sevgi var. Bir oğlumuz var. İsmi Orkun Vedat Okyar… İşimle ilgili duyduğum ilhamda, ailemin varlığının çok büyük payı var. Onların desteğini hissetmek çok önemli. Bu yüzden kendileri iş hayatımda çok önemli bir yer kaplıyor.