Gürel Yurttaş

Gürel Yurttaş

Beşiktaşlılık ne demektir, ne demek değildir?

15 sene şampiyonluk görmeyen Beşiktaşlılar kuşağındanım ben.
Çocukluğumuz diğer takımların şampiyonluk kutlamalarını görmekle geçti. Ama enteresandır; içimizdeki sevgi küçülmedi; tam tersine daha da büyüdü, yüceldi.
Gazeteciliğe adım attım sonra. 20'li yaşlarda Beşiktaş Kulübü'nün kapısından içeri girdim; muhabir olarak. Şerefli ikincilik yılları...
Herkes gibi ben de kızıyordum bu şerefli ikinciliklere...
Ağızlarında iki karış uzunluğunda puro ile gezen havalı diğer kulüp yöneticileri "şampiyonluk" için her yolu deniyorlardı da... Beşiktaş neden göz göre göre yiyordu Denizlisporlu Erol'un golünü ve kaybediyordu şampiyonluğu! Ne kadar basitti oysa o golü yememek; öyle geliyordu o yıllarda pek çok Beşiktaşlı gibi bana da...
Şimdi detaylı anlatmayayım... Sadece şu kadarını açıklayalım; bir gün Süleyman Seba'nın odasında otururken bir çanta geldi; sanıyorum içinde para vardı. Beşiktaşlı bir grup işadamı toplamıştı aralarında; şampiyonluk için kritik haftalara girilmişti ya... Kendilerince çorbada tuzları olacaktı; bu paralar teşvik olarak başka kulüplere yollanacaktı.
Süleyman abi bir çantaya baktı, bir de getirene...
Ben çok kızacak sandım; kızmadı. Aksine gülümsedi ve dedi ki;
"Yahu iyi ki düşünmüşler bizi... Tesisler yapılıyor, oraya lazımdı. Alın çantayı, verin makbuzu, koyun parayı da kasaya..."
Şaşırmıştım!
"Neden acaba böyle yaptı, şampiyonluk da kaçtı" diye üzülmüş, biraz da kırılmıştım.
Aradan ne kadar zaman geçti; bilemiyorum. Bir gün kendisine bu olayı anımsattım; "Hatırlamıyorum, bizde böyle bir şey olmaz" dedi. Zaten olmadığını, paranın tesisler için harcandığını vurguladım. O yine ısrar etti; "Bizde böyle yolları düşünüp de para toplayan ve o uğurda kullanılmasını isteyen Beşiktaşlı da olmaz, olamaz" deyince susup, kaldım.
Bir başka günkü buluşmamızda; sanıyorum röportaj yapıyordum. Şu soruyu sordum:
"Abi; diğer kulüpler zaman zaman başka yollara başvuruyorlar da, Beşiktaş neden yapmıyor?"
Hiç unutmam!
Bıyıklarının titrediğini hatırlarım.
"Sanmam başka kulüplerin yaptığını" dedi; yaptıklarını bile bile; "Bunu onların şanlı tarihlerine yakıştıramam!"
Devam etti:
"Bizim bir takımımız var, futbolcularımız var. Üzerlerinde kutsal formamız var. Onlara diyeceğiz ki; siz bu işi beceremiyorsunuz, bak biz şey yapıp şey oluyoruz! Onlara ayıp değil mi? Emeklerine yazık değil mi?"
Kulübün duvarlarındaki fotoğrafları gösterdi sonra; "Bak" dedi; "Kimler geldi bu kulüpten, kimler geçti! Biz öyle yaparsak sporun, futbolun ne esprisi kalır! Tarihte yerlerini almış büyüklerimize saygısızlık olmaz mı? Beşiktaş'a, Beşiktaşlı'ya yakışır mı? Eyyy oğlum eyy! Bir gün ölüp gideceğiz hepimiz, sonra ne diyeceğiz Beşiktaşlı büyüklerimize orada! Beşiktaşlılık bu değildir oğlum; Beşiktaşlılık bileğinin gücüyle çıkıp, kazanmaktır. Sahada olduğu gibi saha dışında da efendi davranmaktır. Beşiktaşlılık, yaşantınla herkese örnek olmaktır."
Yaşım ilerledikçe Süleyman abinin söylediklerinin değerini daha da iyi anladım.
Ne şanslıydım ki ben; bunu kendi ağzından dinleme şansını yakaladım.
Şimdikilere de, yani artık o mübarek adamı dinleme şansı olmayanlara da aktarayım istedim.
Çünkü sağda, solda "Futbol sadece sahada oynanmaz. Hani bizim lobimiz? Dinamo Kiev maçında başka yollardan işi bitirebilirdik" diyenler olduğunu öğrendim.
Fenerbahçe maçından sonra Fenerbahçeli yöneticiler bas bas bağırıyor da bizimkiler neden daha yüksek sesle bağırmıyor, diye şikayet edenleri gördüm.
Yönetimi eleştiriyorlar bir de... Şöyle, böyle diye!
Yapmayın, etmeyin! Bu şanlı tarihin lekelenmesini istemeyin!
Seversiniz, sevmezsiniz; Fikret Orman ve arkadaşları stadın ve muhteşem şampiyonluğun yanı sıra müthiş bir Beşiktaşlı duruşu sergiliyorlar; lütfen gölge etmeyin!
Şeref beyi, Baba Hakkı'yı, Süleyman abiyi mezarlarında ters döndürmeyin!
Bırakın Beşiktaş elensin; seneye eler! Bırakın şampiyonluk gitsin; seneye gelir. Bırakın bağırsın, çağırsın onlar; su yolunu mutlaka bulur!
 Ama o kutsal "BEŞİKTAŞLILIK RUHU" bir giderse...
Nasıl hesap veririz Şeref beye, Baba Hakkı'ya Süleyman abiye!
Beşiktaşlılık böyle bir şey işte...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar