Gordon Milne'nin tarihi çıkışı! "Sergen varken Zeyer alınır mı?"

Gordon Milne'nin tarihi çıkışı! "Sergen varken Zeyer alınır mı?"

Gordon Milne, Polonyalı orta saha oyuncusunun kendisine danışılmadan transfer edilmesine bu sözlerle karşı çıkmıştı: Sergen Yalçın varken Zeyer alınır mı?

Ajans Beşiktaş - Bilal Meşe, Milliyet'te Sergen Yalçın'ı anlatmaya devam ediyor. İşte üçüncü bölüm...

Sergen Yalçın için özel planlar yapan İngiliz hoca, kaleci Bako ile birlikte İstanbul’a getirilen Zeyer’e ihtiyaçları olmadığını belirtirken, “Kadromda müthiş bir solak var, geleceğin yıldızı olacak. Sergen varken, yabancı bir oyuncunun alınması doğru değil” ifadelerini kullanmıştı

Sanırım 1991 yılı... Yönetim, Polonya’dan kaleci Bako ile orta saha ve sol kanat oyuncusu Zeyer’i transfer etti, teknik direktör Gordon Milne ise İngiltere’de bir süre tatil yaptıktan sonra İstanbul’a dönmüştü. Bako ve Zeyer’in transferinden haberi yok! Fulya’da iki yeni transferle tanıştıktan sonra komite ile bir toplantı yaptı İngiliz teknik adam. Komite üyeleri; ‘Size ulaşamadık, bu iki oyuncuyu aldık’ diyerek Milne’yi ikna etmeye uğraştılar!

Milne araya girdi;- Sizi anlıyorum, ama özellikle sol ayaklı oyuncuya ne gerek vardı!Yöneticiler şaşırdı!- Niye Sör? dediler...- Niye mi? Bakın kadromda müthiş bir sol ayaklı oyuncu var, geleceğin en büyük yıldızı olacak, bunun için karşıyım... O varken, gidip bir yabancıyı almak asla doğru değil.Yöneticiler, yine şaşkın gözle birbirlerine baktılar! Gordon Milne haklıydı...İngiliz hocanın o yıldız diye anlattığı futbolcu Sergen Yalçın’dan başkası değildi. Ki, o yıllarda Sergen Yalçın her maçta banko oynamıyordu, kenardan oyuna giriyordu.

Yine tarihe geçecek. En başta söyledim; Sergen Yalçın’ı anlatmak için kelimeler yetmez.Kitap desen, yaz yaz bitmez. Ansiklopedi olması lazım, hem de bir kaç cilt!Ama ‘nasıldır’ diye sorarsanız bana ya da onu tanıyan herkese... Alacağınız cevap kestirmeden şudur; “Adamlığın tarifi odur”...“Peki Beşiktaş’ta ne yapar” derseniz...“Çok şey yapar” diyebilirim. Ama bir şartla; yönetim kurulu maddi, manevi desteğini verecek, transferleri onun istediği şekilde yapacak, özgürlüğüne de ses etmeyecek.Ondan sonra çıkacaklar tribüne, oturacaklar koltuklarına, rahatça maçlarını izleyecekler. Göreceksiniz, Sergen Yalçın teknik direktör olarak da tarihe geçecek.

Minibüsten Porsche’ye

Gazeteciler olarak hepimizin anıları var Sergen Yalçın’la... Bizim Faik Gürses’in de elbette. Faik abi benim ustalarımdandır, şimdi burada sözü ona bırakıyorum. Bakın nasıl anlatıyor Sergen’i:

Kulaklarından ötürü ona Kepçe derlerdi... Esas ayaklarına bir lakap takmak gerekirdi. Sol ayağıyla, topu elinizle atamadağınız yerlere ulaşır, bu yeteneğine rağmen sağ ayağını sadece yürümek için kullanırdı! Başka bir yeteneği de pas atacağı oyuncunun bir kaç pozisyon sonrasını düşünür, ona göre sol ayak mekanizmasını ayarlardı.Daha ‘Sergen Yalçın’ olmadan, Kilyos’tan minibüsle, Fulya’ya gelir, antrenmandan sonra yine minibüsle Kilyos’un yolunu tutardı. Fanatik’te çalıştığım dönemde, ‘Minibüsten Porsche’ye’ başlığı altında bir seri röportaj yapmış ve bu yüzden TSYD’den ödül almıştım. Rahmetli babası Özer, onun için başka bir tutku idi... Daha sonra Kilyos’ta babasına bir ganyan bayii açtı. Sergen olmaya başladığı zaman minibüsü bırakıp, Porsche’ye binmeye başladı.

Daha sonra büyük Sergen olunca bu kez anne ve babasına Kilyos’ta ev alıp dayadı, döşedi. At tutkusunu bilmeyen yoktu. Bu onun hayat tarzı idi. At yarışı bilmeyen arkadaşlarına bile altılı kuponu doldurmaya başladığında, aynı zamanda at sahibi de oldu. Bakın takım arkadaşı Gökhan Keskin onun bu tutkusunu nasıl anlatıyor;Biz at yarışı oynamayı falan bilmezdik. Bir gün başkanımız, ‘Bu çocuk sana emanet, onunla ilgilen’ dedi. Bir hafta sonra başta ben olmak üzere takımın yarısı at yarışı oynamaya başladı!

'Yanlış yerdesin Murat’

Eski takım arkadaşı ve yardımcısı Murat Şahin anlatıyor: Denizlispor’a 3-1 yenildiğimiz maçtan sonra ilk golde nerede olduğumu sordu, yanlış yerde olduğumu söyledim. Sergen hoca, ‘Evet yanlış yerdesin, senin esas yerin kulübe!’ demişti Dört büyük takımda da oynadı Sergen Yalçın... Şu an milletvekili olan yakın dostum Saffet Sancaklı ile birlikte bu rekorun iki sahibinden biri. Sadece Beşiktaş’ın değil oraların da havasını bilir yani. Bu de en büyük avantajı şu anda...Teknik adamlık özelliklerini biz ne kadar bilebiliriz ki! Peki kim bilir? Sergen Yalçın’la 9 yıldır omuz omuza çalışan baş yardımcısı güzel adam, hocamız Murat Şahin bilir.Zaten birlikte futbol da oynadılar. Murat Şahin’e ‘Sergen Yalçın’ dedim; “Çok özel bir insan” karşılığını verdi ve devam etti;Sergen hocamız gerçekten çok özel bir insandır. Futbolculuğundaki bu farklılığını hocalığına da taşıdı. Bu tarz insanlar farklı oluyor. Nitekim bunu da sahaya yansıtıyor. İnanılmaz bir öz güveni var, tavan yapmış! Öz güvenin gerek futbolculukta gerekse teknik adamlıktaki katkısını kim yadsıyabilir? Sergen hocamız bu duygusunu çalıştırdığı oyunculara sonuna kadar aşılıyor. Yetenekli, ancak düşüşe geçmiş bir oyuncuyu konuşmalarıyla yukarı taşıyor...

Alın size Cenk Tosun... Gol yollarında sıkıntı çekiyordu, tekrar onu ayağa kaldırdı. Ozan Tufan gerçeği var ortada, öz güven duygusu adeta yerle-bir olmuştu, şu an ki fotoğrafı da ortada.Sergen hoca ile çalışmak bir ayrılacaktır, şereftir. Hocamız, güvendiği zaman gerek futbolculara gerekse bizlere özgürlük veriyor. Bunun dozajını da iyi ayarlıyor. Mesafe koyabiliyor, yerine göre teknik direktör, yerine göre arkadaş, yerine göre de baba gibi davranıyor, uyarılarını da yapıyor, kızabiliyor. Motivasyon konuşmaları mükemmel, öyle ki toplantılardan çıktığım anda, bizler yani yardımcıları, “Hocam ver formayı biz oynayalım” demek geliyor içimizden.Ufak bir anım var hocamla... Bir gün Beşiktaş’ta birlikte oynuyoruz. Denizlispor’a deplasmanda, üstelik 3-1 yenilmişiz... Maç bitti, soyunda odasındayız. Sergen abi yanıma geldi;- Yediğimiz ilk golde sen neredeydin demez mi!- Biliyorum abi, yanlış yerdeydim karşılığını verdim. Peki, o bana ne dedi biliyor musunuz?- Evet yanlış yerdeydin... Çünkü senin asıl yerin kulübe... Ne işin vardı sahada!

Hagi, Del Bosque ve Matthaus’dan övgüler

-Galatasaray’da oynadığı dönemde Hagi’yle birlikte forma giydi, yana yana. Bakın o dönem Hagi onun için ne söylemişti; ‘Benim için Türkiye’nin en iyi oyuncusu o. Tanrı ona üstün yetenekler bahşetmiş...”-Münih Olimpiyat Stadı’nda oynanan Almanya-Türkiye maçında öyle işler yapmıştı ki; Alman takımının kaptanı Lothar Matthaus, “Onun beni nasıl geçtiğini hayatım boyunca unutmayacağım. Dünyanın en yetenekli adamlarından biri” demişti.- Bir ara Beşiktaş’ı da çalıştıran, Real Madrid’in eski teknik direktörü, İspanyol futbolunun önemli isimlerinden Vincente del Bospue’ye göre ise Sergen’in tarifi şöyleydi; “Sergen sıra dışı bir futbolcu! Futboluna saygı duyuyorum. Düşünün Beckenbauer bile bana Sergen’i sordu.”

FEYYAZ UÇAR’IN GÖZÜNDEN SERGEN: Çocukken adam, oyuncuyken hoca

Feyyaz Uçar... Büyük golcü, kral. Aynı zamanda yazı üstadı! Çoğu yazardan daha iyidir aslında kalemi. Kısa kesti yazarlığı. O da şöyle anlattı Sergen’i;Çocukken adam, futbolcuyken hoca olmuştur, etrafını neşeyle doldurmuştur. Espri yapmadan zaten gerçeklerle bir başkasını güldürebilen başkasını bulamazsınız.Güldüğünü görmedik, dişlerinden zannettik, meğer adam hiç gülmezmiş!Futbolculuğuna laf etmek için Maradona olmak lazım. Sana pas veriyorsa doğru yerdesin, vermiyorsa daha iyi pozisyonda olana vermek için seni koşturuyordur, hayıflanmayacaksın!Lucescu ile 100. yılda şampiyon olduk, Sergen de bizim futbolcumuz. Şampiyonluktan sonraki sezonda taraftarda bir doymuşluk var, İnönü’ye geldik. Tribünlerde 3-5 bin kişi. Lucescu, “Anlaşılır gibi değil... Sergen’i seyretmek için bile tribünlerde en az 30 bin kişi olması lazım” dedi.Babaya döndük dedik ki;Beşiktaş taraftarı kötü gün taraftarıdır.. Kötü giderken, bu tribünleri ful yaparlar, özeldir bizim taraftarımız!Zaman ne Lucescu’yu ne de bizi haksız çıkardı. Sergen’in imza töreni, tribünlerde 25 bin kişi. Sen Yalçın’sın!

Kariyer notları...

-Beşiktaş’ın altyapısındayken şöhret oldu. Eskiden statlarda lig maçlarından önce PAF takımı maçları oynanırdı. Sergen Yalçın oynuyor diye Beşiktaş’ın PAF maçlarında 20-30 bin seyirci olurdu. Bu bir rekordu...

-Sempatik, sevimli ve espriliydi. Evinin olduğu Kilyos’tan Fulya antrenman sahasına halk otobüsleriyle gider, gelir; en küçük boşlukta Veliefendi’ye kaçar, at yarışlarını izlemekten vazgeçmezdi.

-‘Gece çok geziyorsun’ diyene “Benim içkim yok, sigaram yok! Arkadaşlarımla takılmışım çok mu?” yanıtını verirdi. ‘At yarışı bir kumar... Sen de çok oynuyorsun’ diyene ise “Bu benim sevdam, kimse karışamaz’ derdi. Karıştırmadı da...

-Sergen’in at tutkusu sadece yarışlarla sınırlı değildi, atı da vardı, ismi de Sergen! Sergen’in yarışı olduğunda mutlaka Veliefendi’ye gider, atını severdi.

- 2002-2003 sezonunda Mircea Lucescu, Beşiktaş’ın başındaydı, Sergen Yalçın da bonservisiyle birlikte doğduğu kulübe dönmüştü. Futboldan ve futbolcu karakterinden çok iyi anlayan Lucescu, Sergen’i yeteneklerine göre kullandı. Beşiktaş’ın 100. yıl şampiyonluğunda rolü inanılmazdı. Hatta Galatasaray’a attığı golle şampiyonluk geldi.

- 2003-2004 sezonunda Beşiktaş’ın İngiltere’deki Chelsea zaferinin mimarıydı.. 2-0 kazanılan maçta 2 gol onun sihirli ayaklarından çıkmıştı.